Buradasınız
Anasayfa > KÖŞE YAZARLARI > YAŞAMLARI VAHŞET ÜZERİNE KURULU / YAŞAR EYİCE

YAŞAMLARI VAHŞET ÜZERİNE KURULU / YAŞAR EYİCE

Sosyal Medyada Paylaş

*- DOMUZA BİRA İÇİRMEK!

 

Bildiğim ve anımsadığım kadarıyla 2019 hatta 2018 yılından bu yana internette, ‘Uzun bir yazı ama okuyan pişman olmaz’ ya da ‘Çok önemli’ veya ‘Bu bilgilerden habersiz tanıdıklarla paylaşınız ki, kandırıldıklarını bilsinler, öğrensinler’ notlarıyla ‘Domuza Bira İçirmek!’ başlıklı bir yazı paylaşılıyor.

Aslında bu yazı birçok internet sitesinde de çıktı, birçok medya kuruluşunda da yayınlandı.

Bazı kişiler de kendi bilgileri gibi sahiplendiler…

Bunun en iyi ve doğrusun tabii ki tarihçiler bilirler..

Bir iki arkadaşım da benimle paylaşmış…

Sanıyorum önümüzdeki günlerde birçok kişi ‘elden ele gibi’, mailden maile bu yazıyı okuyacak…

Dedim ya, yeni değil ama siyasetteki gelişmeler yazının önemini ortaya çıkarıyor…

Ben de ‘sakıncalı’ bulduğum bazı kısımlarını çıkararak sizinle paylaşıyorum…

Bana konuyu anımsattığı için meslektaşım Enver Kaya’ya teşekkür ediyorum…

 

*- OSMANLI DÖNEMİNDE

 

Padişah İkinci Mahmut, ayaklanan Suud’lara çok kızdı.

İlk Suud Devleti’nin lideri Abdullah Bin Suud, İstanbul’a getirildi. Padişahın emriyle kafası kesilip, kellesi denize atıldı.

Padişah hızını alamadı ve hemen ardından Bin Suud’un üç oğlunu, İstanbul’da üç ayrı meydanda idam ettirdi.

Cesetler padişahın emriyle ibret olması için çürüyene kadar bekletildi. Tarih: 1818.

Yıllar sonra yine bir Suud devleti kuruldu ama Osmanlı İmparatorluğu bu devleti de kanlı biçimde devirdi.

Tarih: 1891.

 

*- PETROL İLE BİRLİKTE

 

Aynı yıllarda petrolün geleceğin en önemli hazinesi olduğu ve bu hazinenin de Arabistan’da bol bol bulunduğu fark edildi.

Osmanlı, Almanya ile ittifak içinde olduğu için, İngiltere muhteşem bir plan yaptı.

O tarihte Arabistan’da işinde gücünde normal, ılımlı insanlar yaşıyordu. Dini baskı çok az düzeydeydi.

Osmanlı tarafından iki kez bastırılan ve en vahşi şekilde cezalandırılan Vahabi Selefi Suudi ailesi, adlarının söylenmesinden korkar biçimde sindirilmişti.

İngilizler Arabistan’ı doğrudan işgal etseler sadece Osmanlı`yla değil, ülkedeki ılımlı çoğunluk Müslümanlarla da savaşmaları gerekecekti.

Bu sırada bazı İngilizlerin aklına artık kaybolmuş bu Vahabi ailelerinin artıklarını bulma fikri geldi.

Arabistan’a dağılmış güçsüz Vahabi Selefi kabileleri bulundu.

Bunlarla tek tek anlaşıldı.

Hepsine silah temin edildi.

Ve İngiltere, beslediği köpeklerine emretti:

‘Herkesi kesin, öldürün, yok edin!’

 

*- O GÜNDEN BU GÜNE…

 

Arabistan yarımadası insanlık dışı katliamlarla kana bulandı.

Arkalarında silah ve sermaye gücü olan acımasız çöl katilleri, önce kendi topraklarındaki tüm ılımlı Müslümanları öldürdüler ve itaat ettirdiler.

Ardından Osmanlı ile savaşa giriştiler.

Bu savaş akıl almaz bir savaştı.

Cephenin her iki tarafı birbirine ‘Allah Allah’ diye saldırıyordu.

 

*- NURLARDA YATSIN

 

Vahabiler, İngilizlerin sonsuz silah ve para yardımıyla Osmanlı’yı yendiler.

Arabistan’daki son Osmanlı Komutanı Fahreddin Paşa İngiliz komutanlı Suudi ordusuna yıllarca direndi.

En sonunda peygamberin mezarında iki gün dua ettikten sonra kutsal toprakları İngiliz egemenliğine bıraktı.

Fahreddin Paşa ömrünün geri kalanını ibadetle geçirdi.

Atatürk onun için ‘Sağlığında tarihe altın harflerle yazılmış nadir insanlardan’ demiş ve ölene kadar kendisini sürekli ziyaret etmiştir.

 

*- İNGİLİZ OYUNU

 

Katar, Abu Dhabi, Dubai, Suudi…

Bunların tamamı, yüz küsur yıl önce İngilizler tarafından silahlandırılan ve İngiltere’ye bağlılık yemini edip Osmanlı’yı sırttan vuran kabile reisleridir.

Bu ülkelerin tamamı, başlarındaki şeyh ve kralın iki dudağının ucunda diktatörlük, faşizm devletleridir.

 

*- HATIRLARSINIZ

 

Komik bir ayrıntı;

Suudi Arabistan’da iki yıl önce kadınlara seçme hakkı tanındı. Bu hak henüz uygulanmadı. Ama tüm dünya basını ‘Nihayet Suudi Arabistan’da da kadınlar seçim yapabiliyorlar’ diye duyurdu.

İşin komik yanı şu;

Suudi Arabistan’da seçim yapılmıyor.

Bizdeki apartman yöneticisi kıvamında yerel yöneticiler göstermelik olarak seçiliyorlar ama kral istediği anda bunları görevden alıp başkasını atayabiliyor.

Yani bütün dünya, kadınlar yapılmayan seçimlere katılma hakkı kazandığı için sevinmiş oldu.

Suudi kralın sarayının girişinde, ana kapının üzerinde altından dev bir tuğra görürsünüz.

Bu tuğra, 1818’de Osmanlı tarafından kafası kesilen Abdullah Bin Suud’a aittir.

İki yüz yıl önce, Osmanlı, adamların dedesinin kafasını kesip, en aşağılayıcı biçimde denize atmış.

Bu ailenin bizim hayrımıza bir şey yapacağına inanabilir miyiz?

 

*- AMAÇLARI NEDİR?

 

Biliyorsunuz;

Bu heriflerin Türkiye’deki her bankayı, her şirketi satın alma çabasını bilinçli bir işgal faaliyeti olarak gören siyasiler ve kuruluşlar var.

Benim bildiğim ve tahminim:

Ve yine bu heriflerin kuyruk acısının sadece Atatürk’le, Fahreddin Paşa ile sınırlı kalmadığını, esas kinlerinin kurucularının kafasını kesen Osmanlı’ya olduğunu da gayet iyi biliyorum.

Bunların kindarlığı bitmez…

Ama bizler nedense atalarımıza bunların yaptıklarını unutmuş gibiyiz.

Bizim askerlerimizi nasıl arkadan vurduklarını…

Bizi nasıl sattıklarını…

Arap halkına değil ama bu iğrenç Arap diktatörlerine karşı hepimiz uyanık olmalıyız.

Ben böyle düşünüyor ve söylüyorum:

‘Haberlere, yardımlara, desteklere ‘Şüphe’ ile yaklaşıp, ‘Neden?’ sorusunun yanıtını öğrenirsek, doğruya çok daha sağlıklı yaklaşırız…

 

*- UYANIKLAR!

 

Şimdi yılardan bu yana bilinen ve anlatıla gelen hikâyeyi de sırası gelmişken paylaşayım, sizi aramaktan kurtarayım:

Belirtildiğine göre;

Hayvanlar zekidir ve kesileceklerini anlayınca gerilirler; gerilince etlerinin lezzeti azalır.

Bunu fark eden bazı uyanık kasaplar, danalara, domuzlara, koyunlara bira içirmeye başlamışlar.

Birayı içen hayvan kafayı buluyor, kafayı bulunca da kesilirken gerilmiyor.

Eti de yumuşacık oluyor.

Bu hikâyeyi anlatanlar şöyle yorum yapıyor:

Bu durumda kasaplara ‘Bunlar hayvanları o kadar seviyorlar ki, karşılıklı bira içiyorlar…’ diyebilir miyiz?

Başka yorumlar da var…

Yerim kalmadığı için bunları paylaşamıyorum ama meraklı ve ilgili iseniz Google amcaya danışın, sizi kırmayacaktır.

 

 

 

 

 

 


Yaşar EYİCE
0532 781 95 18

E-Posta: yasar.eyice@gmail.com
Twitter: @Yeyicee

Facebook:  yasar.eyice.311

Bir yanıt yazın