*- PARA… PARA… PARA!… / YAŞAR EYİCE Genel by admin - 8 Eylül 20240 Sosyal Medyada PaylaşSon zamanlarda gündeme gelen konulardan biri da, ‘Kara Para!’ Herkesin ağzında CHP’nin Ankara toplantısı ya da Sisi’den bile fazla ‘Kara Para!’ konusu… Dediklerine göre; ‘Kara para’nın, Escobarları var! ‘Kara para’nın, ‘baronları’ var! ‘Kara para’nın uzandığı kişi veya merkez bulunsa bile siyasiler bir şey yapamaz! Yani bu kadar güçlüler, bilenlerin gözünde… Normalde ‘Bize ne kara para’dan değil mi? Polis düşünsün, maliyeci düşünsün, bakanlar düşünsün, yetkili kimse o düşünsün, değil mi? *- REZALET Mİ? Bilinen ve söylenenler ‘rezalet!’ denilerek şunlar: Kara para aklayanlara tahliye! Yaptıkları binaları yıkılan müteahhitlere tahliye! Elektrik kablosunu açıkta bırakana tahliye! Dahası; Rüşvetçiye, katile, tecavüzcüye, mafyaya tahliye! Bütün bu iddiaları gazete sayfaları ile televizyonlardan aldım. ‘Zindan’ yani hapislerde çürüyenlerden söz etmeyeceğim, zaten bunları da her gün duyuyoruz, biliyoruz. Ama her şeye rağmen ‘Adalet!…Adalet!…’ diye bağırıyoruz. Belki sesimizi bir gün duyarlar… Şöyle söyleyeyim: 50 yıl önce bir ‘Ülkücü!’ liderinin öldürüleceğini ve bunun hesabının da solcular tarafından sorulacağını anlatan, yazan, söyleyen olsaydı ‘Deli misin?’ denilirdi. İnanılmazdı! Engin P. İle ilgili dosyayı söyleyeyim: ‘4 rapor ile tespit edilen hırsızlık, 500 milyon tl. sahte fatura, 170 milyon tl. aile arasında sahte fatura, 500 milyon tl. kayıt dışı para,..’ dahası var ama şimdilik boş verin, söylenti deyip geçin… Bir başka örnek; ‘Çorlu tren kazasında 9 yaşındaki oğlu Oğuz Arda’yı kaybeden baba için kamu görevlisine hakaretten dolayı iddianame hazırlandı. Tabi bu iddianameyi ben hazırlamadım… Siz benim anlattıklarımdan bir şey çıkaramadınızsa, en iyisi Levent Kırca’nın yıllar önceki skeçini izleyin. Durumumuz nasıl mı? Bu sorunuzun yanıtını da şöyle vereyim: ‘Aşırı yoksul olan 3 milyon 509 bin haneye yardım onaylandı!’ Kişiye değil, haneye! Biliyorsunuz büyüklerimiz, ‘Türkiye’de yoksulluk yok!,,, Yok…’ diyorlar toplantı ve konferanslarda. Yıl sonuna kadar, bu hanelere durumlarına göre 850 Tl. ile 1250 Tl. verilecek. *- İNANMAYIN!… İnternette her şeye inanmayın! Hatta sızdırılan videolara da kanmayın! Çünkü bunlar birileri tarafından halkın gerçek gündemini değiştirmek içindir. Şüphe sizi doğruya götürür! Mutlaka ve mutlaka ‘Neden?’ ya da ‘Niçin?’ gibi soruları sorun, kendinize… İnternette okudum; ‘Bu memlekette dört kişi haklı çıktı; 1- Aziz Nesin, 2- Uğur Mumcu, 3- Kamer Genç, 4- Aysun Kayacı!’ İlk üçü tanıyorum milyonlarca insanımız gibi… Ama şimdi yoklar! Yani ‘Sizin neyiniz haklı görülüyor?’ diye soramam, sonuncuyu bilmiyorum… *- SEFALET İÇİNDEYKEN Melih Dizdaroğlu benim aklımdan geçenleri yazmış; ‘Kendisi ve çocuğu sefalet içinde yaşarken, nasıl kazanıldığı belli olmayan paralar ile sosyal medyada gözünüzün içine bakarak, sizin ve çocuğunuzun hayalini kendileri için hak görmeleri ve şatafatlı hayatlarını utanmadan paylaşmalarına anlam veremiyorum. Bundan rahatsızlık duymayan sefalet içinde yaşayan milyonlarca takipçilerine de hayret ediyorum!’ Daha da büyük hayret nedeni takipçi sayılarının bir anda artmasıdır. (Bir saatte 100 bin takipçi arttı- 500 bin takipçi) Anketçilerin kamuoyu araştırmacılarının yapacağı kesim herhalde bunlar olacaktır. Bir vatandaş da aykırı bir yorumda bulunuyor, Engin A.’nın cümbüşlü evine dönüşünden sonra; ‘Bütün gençlere muhteşem örnek oldular! Gençlere; hukuksuzluk, ahlaksızlık, yolsuzluk nasıl yapılırın pankartlı örnekleri… Şimdiki gençlerin nasılsa ne gelecekleri var, ne de tatil veya başka hayalleri! ‘8 ay yatarım, milyonları götürürüm!’ diyorlar… Bu önlenmelidir…’ Evet ama bunlar yasaların boşluklarından yararlanıyorlar tabii ki bunlara bu aklı ve davranış biçimlerini öğretenler de kimler? Biliyoruz da, bir mesleği kötülemek istemiyorum. Pirincin içindeki taşlar bunlar, bunları da siz değil onlar hemen bulurlar… Ajda Pekkan’ın şarkısında olduğu gibi; ‘Para… Para… Para!…’ *- SAYI YÜKSEK Selanikli Ayşe Hanım şöyle diyor: ’36 Osmanlı padişahı, 12 Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı, 700 sene Arapları sokmamıştı. Şimdi nereden çıktı bu Arap seviciliği bazı kesimlerde. Vardı da biz mi bilmiyoruz… Hatay’a gidin bakalım, Türk vatandaşlarla Arap ya da Afganlılar arasındaki farkı?’ Her halde resmi daireler ya da hastane ile okullardan söz ediyordur Ayşe Hanım. Ben değil ama resmi makamlar her halde Hatay’a da gidiyorlardır, Ayşe Hanım’ın ne demek istediğinden de kendilerine vazife çıkarıyorlardır. Şunu da anımsadım; ‘Gerçekleri saklamanın en güzel ve emin yolu, önemsiz şeylerle insanları meşgul etmektir. Halkı, kendi çıkarlarına aykırı olanlardan uzak tutmak için bu yöntem sıkça kullanılır, dünyanın her köşesinde!…’ Bir laf daha etmeden bu bölümü kapatmak istemiyorum: Van’daki bir düğünde geline, 21 milyon 200 bin tl. ile 2 kilo altın takılmış! Güle güle harcasın, mutlu olsun, ama; Van’daki özellikle köy okullarına gidin bakın, çocukların ayakları çıplak, ayakkabıları bile yok. Birileri bu kadar para kazanıyor, nasılsa! Birileri de el bile açamıyor, utancından… *- GELECEĞİMİZ YOK EDİLDİ Geçenlerde ‘Kayseri Uçak Fabrikası’ndan söz ettim. Araştırmacı Gazeteci dostum Gürol Tulunay, unutulan ve unutturulan ‘Tayyare Bayramı’ yazımda, Kayseri Uçak Fabrikası’ndan bahsedince, ‘Hemen de bulmuşsun Eyice, kanımca bu bayram tekrar eski yerine konulmalıdır. Kayserideki uçak fabrikası bir efsaneydi.1940 yılında İstanbul üzerinde de bir gösteri uçuşu yapmışlardı. Okumuştum. Ellerine sağlık, selamlarımla…’ mesajını geçmişti. ‘Madem öyle, işte böyle!’ diyerek ben de bu efsane fabrikamızdan bir şeyler daha yazayım: ‘Kayseri Uçak Fabrikası ilk açıldığında fabrikanın elektriği yokmuş. Jeneratörlerle çalıştırılmış. Sonra tren yolu yapılmış ve büyük jeneratörler gelmiş. Hirfanlı Barajı yapılıncaya kadar elektrik böyle sağlanmış. Kendi havaalanı olmadığı için kanatları at arabalarıyla boş arazilere çekilerek orada birleştirilmiş. Fabrikanın inşası sırasında eşek, katır, deve bile kiralanmış. Gıda ve giyeceğin tamamı Kayseri iç piyasasından karşılanmış. Böylece marangoz, manav, hububatçı, terzi, ayakkabıcı, demirci, bakırcı gibi zanaatkârlara üretim yapma imkanı doğmuş. Anneler oğullarıyla “Oğlumuz tayyare pavlikasında çalışır.” diyerek övünürken; fabrika, fabrikadan öte bir eğitim kurumuna dönüşmüş ve tornacı, frezeci, kaportacı, kaynakçı, motorcu ustaları, şehrin metal sanayisinin temelini oluşturmuş. Bu memleketin çocukları ‘Yoklukta uçak üreten, ürettiği uçakları hem satan hem de İran’a hediye edebilen kahramanlardır…’ Sonra ne olmuş? Sonrası malum o kadar emek milli servet heba edilmiş. Fabrika yok edilmiş uçaklar toprağa gömülmüş. Metal parçalarından demir kaşık yapılmış ve uçak mühendisleri ev hapsinde tutulmuştur. Böylece bir milletin geleceği yok edilmiş emperyalist batıya uşak edilmiştir. İmkânsızlıkla mümkün olan arasındaki fark insanın kararlılığında yatar.’ Bilmiyorum, Gürol Tulunay bu bilgiden de yararlanmış mıdır? *- PARA… PARA… PARA!… / YAŞAR EYİCE *- PARA… PARA… PARA!… / YAŞAR EYİCE *- PARA… PARA… PARA!… / YAŞAR EYİCE Yaşar EYİCE 0532 781 95 18 E-Posta: yasar.eyice@gmail.com Twitter: @Yeyicee Facebook: yasar.eyice.311 Share on Facebook Share Share on TwitterTweet Share on Pinterest Share Share on LinkedIn Share Share on Digg Share