Buradasınız
Anasayfa > KÖŞE YAZARLARI >  Yüzümüzün akıyla çıktık  Yaşar EYİCE

 Yüzümüzün akıyla çıktık  Yaşar EYİCE

Sosyal Medyada Paylaş

 Yüzümüzün akıyla çıktık  Yaşar EYİCE

İzmir Enternasyonal Fuarı’nı alnımızın akıyla kapattık.

Hemen herkes bir şeyler söyledi.

Neymiş efendim, ‘Nerdee o eski fuarlar!’ diye tutturdular.

Bu lafı ilk söyleyeceklerden biziz, ama günün gerçeklerini de görmeden geçemeyiz ki!

Bakın birkaç gün sonra ise Kurban Bayramı var…

Şimdi yine hep birlikte tutturacağız, ‘Nerdee o eski Bayramlar!’ diye…

Alışkanlık mı oldu, yoksa eğlencelik mi, ya da başka bir şey mi bilemiyorum.

Bildiğim ve anladığım şu; birisi ‘yaş’ derken, diğeri mutlaka ‘kuru’ deme geleneğinin sürmesi…

Yani neredeyse her konuda, başta siyaset olmak üzere ikiye ayrılmamız…

Baksanıza ‘referandum’ oylamasında bile neredeyse yarı yarıya oylar çıktı….

Benim bu konuda, eşitlik de aklımda kalan şu:

Önceki sayımlardan birinde sadece Aydın’da kadın ve erkek sayısı birebir aynı çıktı.

‘Fifti fifti!’’ derler ya, aynen öyle…

Ya da elmalarla armutlar aynı, bir sepette toplanmış gibi…

İster elma sevin, isterseniz armut….

Ama bir de şöyle atasözü var;

‘Armudun iyisini ayılar yer!’ diye…

Aslında daldan dala atlıyor görünsem de, ben her sözcüğümle, her cümlemle bazı toplum mesajları vermeye çalışıyorum.

*- Diyeceklerini şaşırdılar!

Yine gururumuz, yüz akımız fuara dönelim:

Yandaş basın, nasıl olduysa açıkladı:

İzmir Enternasyonal Fuarı, ‘Harbiye Açıkhavayı’ geçti!’ diye…

Bu ne demek?

Yine çok büyük ilgi gördü, beğenildi demek….

Yine tüm İzmirliler gibi Egeliler de İzmir Enternasyonal Fuarı’na gelerek coşkulu saatler geçirdi, demek…

Beğenilmeyen yere, bazılarının iddia ettiği gibi sevilmeyen, dudak bükülen yere kim gider?

Ama bizim bazı ayran gönüllülerimiz var…

Yurt dışına gidince daha uçaktan iner inmez, sadece pasaport polisini ya da caddenin başını görün görmez, hayranlık belirtisi gösterenlerimiz var…

‘İyi ki gelmişim’ ya da ağzından ‘Ne muhteşem şehir’ gibi tuhaf laflar edenlerimizin sayısını saymakla bitiremeyiz.

Sosyal medyadan takip edin göreceksiniz; bir yabancı ülkeye adımını atar atmaz, bir fotoğraf paylaşan ve altına sanki altın harflerle yazılar yazanları…

Yahu kardeşim, sen daha ne gördün, yaşadın ki, böyle büyük laflar ediyorsun?

Kendi ülkende, bırak başka kentleri, yanı başındaki güzellikleri görmüyor musun?

Bizimkinin o hayran olduğun yere, yine eskilerin tabiriyle ‘On bastığının’ farkında değil misin?

*- Sen neymişsin be Mehmet!

Büyüğümüz Aydın Bilgin, ‘Yurt dışına hiç çıkmadım!’ diyen Mehmet K. İsmindeki bir arkadaşımızın ‘gönlü olsun’ diye Amerika Birleşik Devletleri’ne bir davete göndermişti…

Gazeteciler de gidecek, saatlerce süren yolculuktan sonra uçaktan inecek, New-York’taki Türk Evi’nin açılışına katılacak, birkaç saat kaldıktan sonra yine ülkeye dönülecekti…

Çok seyahat yapanlara göre ‘çekiciliği’ yoktu….

Yorgunluk ve uykusuzluk demekti bu seyahat…

Yani bir gece bile otelde kalınmayacaktı…

Gördüğü sadece havaalanı ile gideceği yol güzergâhı idi.

Ama buna rağmen bir anket yapılsa her halde binlerce kişi arkadaşımız Mehmet gibi bu seyahate katılmak ister…

Buraya kadarı önemli değil…

İlginç olanı ne söyleyeyim mi?

Belki iki ya da üç saat, Amerika topraklarına basan ve kalan Mehmet, tam 15 gün dizi yazı yazdı…

Amerika’yı met ede ede bitiremedi…

Sadece Mehmet K. mı?

Hani televizyonlarda seyrediyor, sözde büyük gazetelerde okuyoruz ya, çoğu hikaye….

Bakın size bir hikaye daha anlatayım,

Canlı şahidi de, eski magazin muhabirlerinden Tayfur Göçmenoğlu…

Tayfur Göçmenoğlu şu anda İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkan Vekili…

Hatta bir iki yerde yazmıştı…

*- Zeki Müren’den bir anı…

Türk Sanat Müziği’nin gelmiş geçmiş en büyüklerinden biri olan, Sanat Güneşimiz Zeki Müren’in Fuar’daki son yılı idi…

Zeki Müren, Göl Gazinosu’ndaki programını bitirmiş, her zaman olduğu gibi soyunma odasına sadece bir kişiyi alıyordu.

O da ‘Tek dostum’ dediği ben, Yaşar Eyice…

O gece, Gazeteci Ceyhan G., ‘Beni tanıştırır mısın?’ diye ricada bulundu.

Yanında da yılların magazincisi Tayfur Göçmenoğlu vardı.

Zeki Müren isteğimizi kırmadı ve bakıcıları ile birlikte üç gazeteciyi de soyunma odasında misafir etti.

Dinlendikten sonra da sohbet gece yarısından sonra Topçu’da devam etti.

Bodrum’da bana şunu söylemişti.

Sanıyorum yanımda yine ‘tanışmak için benimle gelen Gazeteci Melih Dizdaroğlu vardı.

‘Ümmü Gülsüm gibi 90 yaşıma kadar sahnelerde olmaya çalışacağım, sağlığım el verirse. Ama kortinozlu ilaçlar beni mahvetti.

Ve bildiğiniz gibi Zeki Müren İzmir’de TRT’nin programında fenalaşarak vefat etti.

Ve hemen ertesi gün Türkiye’nin en çok satan gazetesinde, ‘Arkadaşım Zeki Müren’ ya da, ‘Zeki Müren’in yaşamı ve hikâyeleri’ denilerek 15-20 gün sürecek bir dizi yayınlandı…

Yayına hazırlayan ve karşılığında bir apartman dairesi kadar ücret alan kimdi dersiniz?

Evet tahmin ettiğiniz gibi, Ceyhan G….

Bu arada şunu da söyleyeyim:

Ünlü birisi geldi mi, bazıları hemen onun yanında sırıtarak bir fotoğraf çektirir ve günlerce anlatır da anlatır…

Emin olun, sizler ya da meraklısı onu anlatandan çok daha fazlasını bilirsiniz…

Ama şu var, böylelerini kutlamak lazım, milyonlarca insanın gözünü boyadıkları için….

Bu da maharet ister…

Şimdi televizyonlara çıkan, adlarının önündü koskocaman sıfatlar bulunanlar var ya, onlar için tek sözcüklü bir cümle söyleyeyim.

‘Zavallılar!’

*- İzmir halkı yine önde…

Dedim ya, ‘Yandaş’lar şaşırdı’ diye…

Baksanıza İzmir Enternasyonal Fuarı için son gün ne demişler?

‘İzmir Fuarı, Harbiye Açıkhavayı geçti!’

Yani resmi kayıtlara gire 14 milyon, bana göre yaklaşık 20 milyonu barındıran İstanbul’u bu konuda da İzmir geride bırakmış oldu…

Ortalama her gün sadece 200 bin kişi konuk sanatçıları, hem de ücretsiz izledi…

Kimler sayesinde?

Tabii ki en başta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve İZFAŞ ekibi sayesinde…

Sonra da sponsorlar Folkart ve Migros başta olmak üzere İzmir için, İzmir ve Ege halkı için maddi fedakârlıktan kaçmayanlar sayesinde…

Dedim ya politikada olmak üzere her şeyde ikiye bölündük, bunda da öyle…

Ben ‘İyi ki varlar’ derken, bir kısım ‘istemezükçüler’ yandaşlar gibi karşı çıktılar…

Ama yandaşlar ses çıkarmadılar, çünkü bu işten, yani sponsorlar Folkart ve Migros’tan çok para kazandılar.

Aynen ‘Türk Bayrağı’ üzerinden olduğu gibi…

Milli duygularımızdan yararlanıyorlar, bunun için de yine bazı yandaşlarını kullanıyorlar.

Önce ’60 bin kişiye’ dediler….

Biz, ‘Bu nasıl olur? Satışlarının 10 mislini mi sağlayacaklar?’ diye sorunca, rakamı silip, laf ebeliği yaptılar, ‘on binlerce’ diye…

Sonra bir baktık, bir belediye tüm masrafı üstlenmiş…

Yani halkın parasını, yandaş gazetenin reklamına harcamış…

‘Onun sayesinde’ dediler, daha sonra ‘biz ne halt ettik!’ diye düşündüler ve ‘Katkı’ sözcüğünü kullandılar…

Çünkü yarın öbür gün mutlaka vatansever, gerçek milliyetçi müfettişler çıkacak ve  ‘Ne oluyor?’ diye soracaklardır, bizim gibi…

Hatırlarsınız, 30 Ağustos Zafer Bayramı’ndan çok önce, bu belediye ya da AKP’li başkanı ne yapmıştı; Ramazan ayını bahane edip, parklara ve caddelere Arapça yazılı levhalar asmıştı…

Hatta kendini Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan’ın yakını gibi gösterip, ‘Ne istiyorsanız söyleyin kendisinden isteyeyim’ demişti….

Ve devletin müdürlerini alıp, beş altı bakanlığın araştırmasından ve olurundan sonra yapılması gerekiyorsa yapılacak Yat Limanı için bile kafasınca yer bulmuş ve ‘Buraya yat limanı yaptıracağım’ deme cüretini kendinde bulmuştu…

Neyse!

Ama yine de kendilerini kutluyorum, daha düne kadar ‘Türk kelimesini’ bile etmeyen, hatta Atatürk resmi ve büstünü kaldırmak isterken, özlerine, bize döndüler…

*- Vatandaş arkaya mı atılır?

İzmir enternasyonal Fuarı’nın açılışında üzülmüştük…

CHP ve AKP’li milletvekilleri ‘Biz ikinci sırada oturmayız!’ diyerek protesto etmişlerdi.

Birçok Aziz Kocaoğlu düşmanı bu protokol olayında, yerin beğenmeyen, adlarını bile bilmedikleri milletvekillerini haklı bulmuşlardı.

Ben de, ‘Protokala karşıyım’ diyerek, örnek olarak Bornova Belediye Başkanı Ogun Atila’yı göstermiş, ‘Tüm etkinliklerde halkın arasında oturuyor’ demiştim…

Halkçı olmak, halka dokunmak, onunla bir olmaktır.

Hatta makam araçlarıyla değil, toplu taşım araçlarıyla seyahat etmeleri gerekir ki, sıkıntıları ya da memnuniyetleri görüp, yaşasınlar.

Bizden biri olduklarını, makam görünce şaşırmadıklarını anlayalım…

Aslında bugün Avrupa’dan, Rusya’dan ve dünyanın çeşitli yerlerinden örnekler verecektim….

Yaşardıklarımı anlatacaktım…

Domuz yağlarının ağır kokusundan, dumandan geçilmeyen ünlü meydanları anlatacaktım…

Zaten bunları gidenler mutla yaşamıştır ama akıllarına nedense getirmiyorlar.

Ama lafı protokol rezaleti ile başlayan fuarın son gününde bu kız bir başka yerde olandan söz ederek bitirmek istiyorum…

Sosyal medyada ve de yandaş basında görmüşsünüzdür…

Bu yıl 13’cüsü düzenlenen İstanbul Çatalca Erguvan Festivali’nde yine ‘Protokol’ rezaleti yaşandı….

CHP’li Belediye Başkanı Cem Kara, Sertab Erener’in konserinde, geniş bir alanın protokol adı verilen kişilere ayrılmasına karşı çıktı…

Belediye Başkanı Kara, sıralara oturanları kaldırdı ve arkaya gönderdi.

‘Parayı ben ödüyorum, düzenlemeyi ben yapıyorum’ gibisinden sözler edince, 25 yıldır sahne alan Erener, ‘Yaşlılar ve yer bulamayanlar sahneye gelsin’ dedi.

Bence CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan da, artık bu protokol rezaletlerine ortak bir tepki koymalı sadece ve sadece vali, belediye başkanı ile destek sağlayan kişiye ön sıra imkanı tanınan protokol listesini yasal olarak ortaya çıkarmalıdır.

Hiç unutmuyorum;

Davetli olduğum halde bir ilçede bir etkinliğe gitmiştim.

Abartısız söylüyorum, 250 kişilik sözde protokol listesi yapılmış, hiç kimse törene alınmamıştı.

Törenler de o kentin kurtuluş günü için düzenlenmişti…

Dedim ya, bu konuda ikiye ayrılmayalım, vatandaşı bölmeyelim ve her şeyden önemli olanın vatandaş olduğunu açıklayalım…

Dikkat edin bakın, resmi törenlerde halkımızın eskiden olduğu gibi rağbet etmediğini göreceksiniz…

Bu konuyu  altı yedi yıl ‘Polis Günü Kutlamaları’nda ele almış, yazmıştım…

‘Neden polisimizin bu güzel gününde, vatandaşımız yok!’ diyerek, yanlışlıkları ortaya koymaya çalışmış, örnekler vermiştim…

*-

***-

GÜNCEL

*- Rusya konusunda İzmir taklit ediliyor

Belki hatırlarsınız; Türkiye’nin büyük paralar harcayarak düzenlediği Rusya’daki etkinliklere karşı çıkmış, ‘Neden yalnız İstanbul, İzmir’in de parasını alıyorsunuz ama adını bile geçirmiyorsunuz?’ diyerek karşı çıkmıştık.

Bizim dediğimiz gibi oldu…

Moskova’da ‘Türkiye Günleri’ne belirli kişiler bizim paramızla katıldı, bazıları da nemalandı.

Yani Türkiye’ye faydası olmadı.

Ve biz yani İzmir Enternasyonal Fuarı sayesinde, İzmir’e gelen 300’ü aşkın Rus İş adamı ülkemize büyük katkı sağladılar.

Şimdi bunu yani İzmir Enternasyonal Fuarı’nı örnek olan İstanbul, 14 Eylül’de ‘RUSYA ÜLKE GÜNÜ’ düzenliyor.

Bizi de, ‘!’Önemli Fırsatlar Sunan RUSYA Pazarını Yakından Tanıyın!’ diyerek davet gönderdiler.

14 Eylül 2017 Perşembe günü, 09.30 – 13.30 saatleri arasında Intercontinental İstanbul Hotel Dolmabahçe Toplantı Salonu’nda “Rusya Ülke Günü” konulu seminerde, Rusya İstanbul Başkonsolosu Andrey Podelyshev’in konuşmacılar arasında yer alacağı balirtildi.

*-



Yaşar EYİCE
0532 781 95 18
Twitter: @Yeyicee
Facebook:  yasar.eyice.311

Bir yanıt yazın

Top