Buradasınız
Anasayfa > Genel > *- ‘VATANIMIZ TÜRKİYE!’ / YAŞAR EYİCE

*- ‘VATANIMIZ TÜRKİYE!’ / YAŞAR EYİCE

Sosyal Medyada Paylaş
Ali Yağız Baltacı’nın mektubu elime yeni geçti.
Birçok insanımızın ayrı bir görüşü ele almış Ali Bey.
Sanıyorum bazılarımız kızacak, sinirlenecek ama bir noktada yazdığı da, birlik ve beraberliğimiz için önemli.
Birlik ve beraberlik ille içimizdeki, akrabalarımız olan Kürtlerle ilgili olduğu kadar Museviler, hatta ‘Türkiye Cumhuriyeti’ vatandaşı olan herkesle ilgili… Ermeniler ve Araplarla bile ilgili…
Şimdi mektubu okuyalım:
‘Ortalama bir Türk yahudisi, İsrail’ın Filistin’e yönelik her saldırısında ortalama bir Müslüman Türk’ten çok daha fazla tedirgin olur, huzursuz olur, üzüntü duyar!
Bunun sebebini anlamak için Einstein olmanıza gerek yok!
Makul bir zeka seviyesine sahip olmanız yeterli!
Zira:İsrail ve Siyonizm ile hiçbir tarihi bağı olmayan, 500 küsur sene önce İber yarımadasından. Türk topraklarına gelmiş, buraları vatan kabul etmiş, Osmanlı’nın Müslüman- Gayri Müslüm çoğu tebaası işgalcilerle iş tutarken Mustafa Kemal Paşa’yı desteklemiş, cumhuriyeti özümlemiş, İsrail kurulunca, ‘Bizim vatanımız burası’ diyen insanlar bunlar.
Hiçbir ilgileri olmamasına rağmen, iflah olmaz bir cehaletle, sürekli İsrail politikaları yüzünden hedef gösterilmeye devam ediyorlar.
*- HEP FAYDA GETİRDİLER
En az, Çorum’un, Çankırı’nın bir köyündeki Sünni Müslüman Türk kadar, bu topraklar üzerinde emeği ve varlığı olan; bu toprağın insanlarına da hep fayda getirmiş bir toplum Yahudi yurttaşlarımız.
Paylaştıkları barış masajının altına üşüşüp, samimiyet testi yapma cüretini gösterenlerin aileleri, ataları Türk milletine ne kadar katkı sağlamış?
Kaç yıldır bu topraklarda yaşıyorlar?
Savaş dönemlerinde, işgal yıllarında ne yaptılar?
Acaba sorguluyorlar mı?
Rahat bırakın Yahudi komşularımızı, yurttaşlarımızı!
Maçanız yetiyorsa İsrail orada, gidin tepkinizi onlara gösterin..’
*- NERELİ?
Ali Bey nereli?
Musevilerle birlikteliği ya da dostluğu ne kadar?
Hatta içimizdeki Musevilerden biri mi?
Hiçbirini bilmiyorum…
Ama bildiğim İzmir’de, İstanbul’da…
Hatta Bornova’da yan komşumuz, sınıf arkadaşım Meral’ın, bizim ‘Yahudi’ olarak adlandırdığımız Musevi idi…
Karataşlı Davi, Namık Kemal Lisesi’nde birçok Musevi arkadaşlarımızdan biriydi.
Bornova’da dürüst alışveriş yaptığımız, senet – sepet sormadan ‘Madam’ da ‘Erol…’ da Musevi idiler…
Sayıları az değildi…
Askerlığı birlikte yaptığımız Ahen’ler de vardı.
*- HİÇ ATLAMADAN
Birçoğumuz sık yazdığım, ‘Neden Bayrağını asmadım?’ sorusuna yanıt veremezken, Ermeni arkadaşım Z. Amerika’dan yetişen bir akrabasına ‘Ben Mustafa Kemal’ın askeriyim’ yanıtını verdiğini biliyorum.
Evine Türk Bayrağını mutlak her Milli Bayramımızda astığını ve sosyal medyada paylaştığını da söyleyebilirim.
İçimizde hainler yok mu?
Belki onların içinden de, bizim aleyhimize olanlar vardır, olmuştur.
Ama görünen köy kılavuz istemez…
Şmdilik yazacaklarım bu kadar…
İsteyen beğenir, isteyen beğenmez…
Ama Ali Bey’in de belirttiği gibi doğru dürüst düşünmeliyiz…
*- YUSEF İLE DAVİ!…
Yeri gelmişken bir de yine Namık Kemal’den sporcu arkadaşım Yusuf’dan (Yusef) söz edeyim.
Çok iyi voleybolcu idi Yusaf…
Bu nedenle ‘Milli takımımıza’ da seçilmişti.
Sanıyorum;
Atina’daki bir turnuva sırasında, soyunma odasında, milli voleybolcu arkadaşlarını soydu ve ülkeye dönmeyip, İsrail’e gitti.
Artık ‘iltica’ mı deniyor, ne deniyor bilemiyorum, gitti…
İsrail, ‘Hırsız Yusef’i bağrına nasıl bastı?
Bunu da gençliğimizde öğrenemedik, aramızda konuştuk, ‘iyi ki gitti!’ dedik.
Zaten bizim aramızda barınamazdı…
Hırsızlığı da mutlaka ortaya çıkardı.
Aklıma yine geldi:
Hukukçu olan rahmetli Ali Oktan ile Davi’yi şöyle kızdırıyorduk:
‘Hey Davi Davi…
Gözleri mavi Davi!
Havra kapısında gördüm seni…’
Arkası biraz hoş olmadığı için yazmıyorum…
Ama dostluklarımız baki idi…
Ama bu yazdıklarıma şöyle diyenler de mutlaka olacaktır:
Anlatmaya çalışayım, bu kez bir Musevi Yuval’ın ağzından:
‘Bir maymunu, ölümünden sonra gideceği Maymun Cennetindeki sınırsız muzla kandırarak, elindeki muzu vermeye asla ikna edemezsiniz!’
*- EN GÜZELİNİ SEÇTİ
Adamın biri hiç aksatmadan sürekli olarak bir arkadaş grubunun toplantılarına katılıyordu, ansızın kimseye haber vermeden toplantılara katılmaz oldu.
Bir kaç hafta sonra gruptan bir arkadaşı bir gece onu ziyarete gittiğinde arkadaşını tek başına,  yanmakta olan parlak ateşli şöminenin karşısında buldu.
Adam arkadaşını kabul etti, ortama huzurlu ve sessiz bir atmosfer hakimdi.
Her ikisi de şöminede kırılmış, yanmakta olan odunun etrafında adeta dans eden alevleri seyrediyorlardı.
Bir kaç dakika sonra misafir, şömine içinde yanmakta olan odunları inceleyerek, en güzel ve parlak ışık saçanı seçti, maşa ile onu şöminenin kenarına koydu ve yerine oturdu.
*- SESSİZLİK HAKİMDİ
Ev sahibi olan biteni izliyordu, arkadaşının hareketlerine cezp olmuştu.
Az bir süre sonra o yanmakta olan o güzel alevli odun tamamen söndü.
Kısa bir sürede, önceden ısı ve ışık saçan nesne siyah ve ölü bir ağaç parçasına dönmüştü.
Misafirin gelişinden itibaren aralarında çok az bir konuşma geçmişti.
Misafir gitmeğe hazırlanmadan önce adam o faydasız ağaç parçasını maşa yardımı ile tekrar yanmakta olan ateşin ortasına koydu.
Odun hemencecik tutuştu, canlandı ve etrafındaki kor ateşlerin yardımı ile parlamaya başladı.
Misafir gitmek için ayağa kalktı.
Ev sahibi:
‘Ziyaretinizden ve bana verdiğiniz güzel dersten dolayı size müteşekkirim, yakında grubumuza döneceğim’ dedi.
*- ALEVİ CANLI TUTALIM
Bir grup içinde olmak hayatımızda neden önemlidir?
Gruptaki her üye, diğerlerinden ısı ve ışık alır.
Ateşi, ateş içinde saklayın.
Aykırı düşünceler ve yanlış anlaşılmalar bazen bizi üzebilir, bu önemli değildir.
Önemli olan bizim buradaki birbirimize olan bağlılığımız ve aramızdaki karşılıklı sevgimizdir.
Birbirimize mesaj gönderelim, öğrenelim, fikir alış verişi yapalım, bir birimizin sevinç ve üzüntülerine ortak olalım ve bilelim ki yalnız değiliz.
Biz ancak birlikte, yan yana olursak bir birimizi tamamlarız tıpkı bir zincirin halk
Geliniz alevi hep canlı tutalım.
*- MİLYONLARCA HAYAT
Savaşın ve krizlerin oluşturduğu insani trajediler, dünya genelinde milyonlarca insanı temel ihtiyaçlardan yoksun bırakıyor.
Söylediklerine göre, Türkiye’nin önde gelen çok sayıda sivil toplum kuruluşu, ‘Sizi Bekliyorlar!’ projesiyle güçlerini birleştirerek bu zor durumdaki insanlara umut olmaya devam ediyor.
Belirtildiğine göre; Türkiye’deki sivil toplum kuruluşları, bugüne kadar savaş ve kriz bölgelerinde yürüttükleri çalışmalarıyla milyonlarca hayatı etkileyen projelere imza attı.
Suriye, Filistin, Doğu Türkistan Lübnan, Yemen, Afganistan, Somali gibi çatışma ve krizlerin sürdüğü bölgelerde ve savaş dolayısıyla göç eden insanların sığındığı topraklarda, insanların en temel ihtiyaçlarını
karşılamak için büyük bir özveriyle çalışıyor.
Umarım bu çalışmalar ülkemizdeki ihtiyaç sahibi ‘imdat!’ diye bağıranların sesleri d e duyulur ve ‘Kimselerin kimsesi’ bu insanlarımız için güzel ve ele gelen projeler yaşama geçirilir.
*- AKSİ AYIPTIR
Bu kötü gidişi ve kötü kaderi değiştirmek, hepimizin, herkesin boynunun borcudur.
Şöyle ki:
‘Her seçim bu memlekete iyi hizmet edenleri seçmek için yapılıyor.
Millet koyun sürüsü değil. Kimse de kral, padişah değil.
Bu kötü kaderi değiştirmek, herkesin boynunun borcu.
Aksi, ayıptır, günahtır.’
Yapabileceğimiz en iyi çalışmayı yapmalıyız.
İddialı olmalıyız.
İnsanlarımız sıkıntı içinde…
İnsanlarımız, sıkıntıya düştüğü zaman ilk aramayı aklına getirdiği yer belediye.
Susuz kalırsınız, eviniz yanar, bahçeniz yanar, yolunuz bozulur, çocuğunuzun bir yerden bir yere gitmesi gerekir…
Yani doğumdan ölüme belediye her yerde.
Biz bu güzel ülkenin taşı ve toprağı olan insanlarız.
Ama belediyelerimiz, başkanlarımız hiçbir hesap içerisinde olmadan çalışmalıdır.
Her zaman hassasiyetle işlerini hızlı şekilde yürütmelidir.
‘Geciken adalet, adalet değildir’ derler.
Geciken hizmet de hizmet değildir.
İşler, az önce yazdığım gibi sivil toplum örgütlerine bırakılmamalıdır.

*– ‘VATANIMIZ TÜRKİYE!’ / YAŞAR EYİCE

*– ‘VATANIMIZ TÜRKİYE!’ / YAŞAR EYİCE
 
*– ‘VATANIMIZ TÜRKİYE!’ / YAŞAR EYİCE
*– ‘VATANIMIZ TÜRKİYE!’ / YAŞAR EYİCE
*– ‘VATANIMIZ TÜRKİYE!’ / YAŞAR EYİCE

Bir yanıt yazın

Top