Buradasınız
Anasayfa > ASAYİS > *- UYGUR GRUBU KURULDU / YAŞAR EYİCE

*- UYGUR GRUBU KURULDU / YAŞAR EYİCE

Sosyal Medyada Paylaş

Herhalde Çin’deki Uygur Türklerinin hallerini bazı muhalefet partileri ile benden başka ilgi duyan yok…

Geçenlerde yazmıştım, Paris’te Uygur Türklerinin gösterilerini nasıl desteklediğimi ve aralarına ayrı ayrı iki polis çemberini yararak geçip girdiğimi ve Türkiye lehine birlikte slogan attığımızı…

Zaman çabuk geçiyor..

Bir ara Çinliler İzmir dahil bazı sözde gazetecileri uzun süreli misafir ettiler, ağırladılar.

Tabii bunun karşılığını da aldılar..

Nasıl mı?

Bizim geriler, Çinlileri met ettiler ve Uygur Türklerinin onların hizmetinde mutluluk içinde yaşadıklarını anlattılar…

Herhalde bizim bazı yetkililerimiz ya da yöneticilerimiz de bunların sözlerine bakarak, baskıyı, eziyeti görmezden geliyorlar.

Nedense şu Amerikalılar bile Uygur Türkleri ile politikaları gereği bizden fazla ilgileniyorlar.

Şimdi de, ABD Kongresi’nde Çin’in Şincan Uygur Özerk bölgesinde Uygurlar’a karşı insan hakları ihlallerine dikkat çekmek ve bu konuda çıkacak yasaları desteklemek amacıyla bir Uygur Grubu kuruldu. Konuyla ilgili açıklamayı New York eyaletinden Demokrat Kongre üyesi Tom Suozzi ve New Jersey eyaletinden Cumhuriyetçi Kongre üyesi Chris Smith yaptı.

Temsilciler Meclisi üyesi Souzzi, Çin’in Uygurlar’a muamelesini “21’inci yüzyılın koordinasyon içinde yapılan en büyük insan hakları istismarı’’ olarak değerlendirdi.

Souzzi ‘Yalnızca Kongre üyeleri olarak değil, insan olarak da yurtdışındaki temel insan onuru ve özgürlüklerini destekleme sorumluluğumuz var’ diye konuştu.

*- KORKUNÇ SUÇLAR

Temsilciler Meclisi üyesi Smith de ‘‘Uygurlar’a ve Kazaklar gibi diğer Müslüman etnik azınlıklara karşı devam eden soykırım ve bu grupların kitlesel olarak tutuklanması, Çin Komünist Partisi tarafından işlenen korkunç suçlardır” dedi.

Smith, Çin Cumhurbaşkanı Xi Jingping’in işkenceyle bütün bir Uygur toplumunu yok etmeye çalıştığını belirtti ve ‘‘ABD sessiz kalmayacaktır. Uygur Grubu, ezilenlerle dayanışma içinde, Komünist Çin hükümetinin Şincan Uygur Özerk Bölgesi’ndeki acımasız insan hakları ihlallerine dikkat çekecek ve dünyanın en kötü insan hakları dramlarından birini sona erdirmek için çalışacaktır” sözlerini kullandı.

*- KARPUZ ÜRETİCİSİNE YAZIK!

Biliyorsunuz, benim en sevdiğim ve vazgeçemeyeceğim meyvelerin arasında belki de ilk sırayı Karpuz alıyor…

Benim 20 yılı aşkın değişmez karpuzcum Urlalı Mehmet Dönmez’i de tanıtmıştım…

Dr. Ahmet Güler de ‘Karpuz’un kilosu 1,25 TL’ye kadar düştü’ diye bir ön çalışma yapmış…

Söylediği şu:

‘Nakliye masrafı, vergi, hal ve manav karı gibi masraflar düşülünce, karpuz üreticisinin eline geçen para 10 ila 50 kuruş gibi inanılmaz düşük bir fiyat.

Mazotun, gübrenin, suyun, tarım ilaçlarının zirve yaptığı bir devirde, Köylünün bu durumda zarar etmemesi bir mucize. Zaten binlerce çiftçi tarımı bıraktı, şehir varoşlarına göç etti.

Binlerce dönüm arazi hiç ekilmiyor.

Yıllardır uygulanan ‘Çiftçiyi bitirme tarım politikaları’ sonuç verdi, tarım ülkesi Türkiye karpuzu’da, nohutu’da, mercimeği’de en önemlisi saman’ı bile ithal ediyor.

Fındık’da dünya üretimi Türkiye, enternasyonal fındık kartelleri Türkiye’deki fındık fiyatını belirliyor, Çiftçi düşmanı vatan haini yerli işbirlikçileri ile fındık üreticisinin emeğini çalıyorlar.

Diğer alanlarda farklı değil, ayçiçeği, zeytin, zeytinyağı, patates, süt ve et üretimi kan ağlıyor. Yurt içi üretim bir anda çıkarılan gümrüksüz ithal izinleri ile engelleniyor, ithal ürünler yüzünden fiyat kırılmaları yaşanıyor, üreticinin malı tarlada çürüyor.

Son yıllarda uygulanan tarım politikalarına tam baktığımız zaman Türk tarımını ve Türk çiftçisinin bitirmek için özellikle bir gizli politika uygulanıyor gibi.

Muktedirler için doğru bir politika olabilir, zira Fakirliğin ve açlığın sürekli kılınması, milletin çaresiz duruma gelmesi, geçimini devlet kaynaklarından sağlayan insanların sayısının yükselmesi iktidara oy sağlıyor.

Seçim istatistiklerine bakıldığında iktidarın en çok oyu bu fakir ve çaresiz bırakılmış insanlardan aldığını görebiliyoruz.

*- YAZIK OLUYOR

Yalnız son zamanlarda değil…

Her zaman duyduğumuz cümlelerden biri de şu;

‘Yazık oluyor bu ülkeye…’

İşte küçük bir örnek…

Sema Tınaz ile Enver Kaya, ‘Hatırlayalım’ diyerek şunları yazmışlar:

Cep telefonu Türkiye’de ilk kez dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından 1994 yılında kullanıldı.

İlk telefonun Türkiye’de kullanıma geçmesinden sadece 9 ay sonra ASELSAN’da görevli 30 kişilik bir mühendis grubu ilk yerli telefonumuzu ürettiler. Telefonun adı ‘ASELSAN 1919’ idi.

Takdir edersiniz ki o yıllarda Samsungmuş, Apple’mış hak getire.. Motorola, Ericsson ve Nokia gibi markalar revaçta. E tabi bir de dünyada cep telefonu üreten 9. ülkenin markası olarak ASELSAN çıkıyor bir de karşılarına.

Aselsan, ASELSAN 1919 markalı ilk telefonundan piyasaya 500 tane sürer. Çok az demeyin, o zamanlar cep telefonu kullanım oranı nüfusa oranla yüzde bir civarındaydı.. Ayrıca cep telefonu da oldukça pahalıydı tabi ki.

İlk 500 cep telefonunun iç piyasada kullanıma arzıyla telefondan çok memnun kalınır. İlerleyen ikinci mali çeyrek döneminde (3 Aylık dönem) 10 ülkeye 5.000’den fazla telefon ihraç edilir.

Toplamda 7500 küsür telefon üretmiş olan ASELSAN’ın ASELSAN 1919 adlı telefonu 1995 İngiltere teknoloji fuarında birinci seçilir. Nokia, Motorola, Ericsson gibi günün devlerinin de katıldığı teknoloji fuarında, ASELSAN’ın yaptığı telefon titreşim özelliğine sahip tek telefondur:)

Yani aslında bugün tüm dünyada kullanılan cep telefonlarındaki titreşim özelliğinin patenti Türkiye’ye aittir, fikir babası da Türk mühendislerdir. Bu patentten de çok paralar kazanılabilirdi, tabi bahsedeceğim ihanet olmasaydı:) Her neyse devam edelim.

*- O MÜHENDİS VAR YA!

Devam ediyoruz..

Birleşik Krallıkta alınan bu başarıdan teşvik olan ASELSAN, hemen 1920 ve 1923 modellerini çıkartmak için işe koyulur. İlerleyen modellerde daha büyük işler başarılması için Nokia’dan daha başarılı olmasına rağmen, ASELSAN’a oradan bir mühendis getirtilir..

Üretilmesi planlanan ASELSAN 1920 adlı telefonun dönemin telefonlarına göre gelişmiş olan versiyonu tam üretilecekken titreşim de dahil 1920’nin tüm özelliklerinin patentinin Nokia tarafından alındığı duyurulur.. 1920 üretimi mahkeme yoluyla engellenir..

Dönemin hükümeti ASELSAN’a sahip çıkmaz.. Patent olayından sonra Nokia’dan gelen mühendis istifa eder ve işine geri döner.. Buna öylece göz yumulur.. ASELSAN yılmaz ve patentlerin kullanım hakkını Nokia’dan alıp 1923 üretimine geçmeye başlar.

1923’lerden 1000 adet üretilir. Dönemin bu tarz teknolojik aletlerinin halka dağıtımı Çukurova Holding’in KVK denilen kuruluşunun tekeli altındadır. Holding, 1923’leri satın alır; dağıtmaz ve stoklar. Stokladığı miktarın bedelini Nokia’dan alır ve yerine Nokia’yı piyasaya dağıtır.

Dolayısıyla Türk milleti kendi üretimi olan, “yerli ve milli” olan 1920 ve 1923’leri piyasada bulamaz hâle gelir. ASELSAN zarara geçtiğinden bir süre sonra telefon üzerine teknoloji araştırmalarını bırakır ve sonuç olarak yerli telefon hayal olur..

Eğer bu ihanetlerle karşılaşmamış olsaydık bugün çok yüksek teknolojilerde dünya devi bir telefon markamız olabilirdi.

İşte tam bu yüzden açık pazar sistemi küçükler için tehlikedir.

Başka örnek çok.

Daha yeni özelleştirilen şeker fabrikaları da satın alan Cargill tarafından kapatıldı, üretimi durdurup kendi ürünlerini istedikleri fiyattan satacaklar. Etkilerini önümüzdeki yıllarda göreceğiz

Yaşar EYİCE
0532 781 95 18
Twitter: @Yeyicee
Facebook:  yasar.eyice.311
 

Bir yanıt yazın

Top