Buradasınız
Anasayfa > KÖŞE YAZARLARI > Tembeller ve işini sevmeyenler için… Yaşar EYİCE

Tembeller ve işini sevmeyenler için… Yaşar EYİCE

Sosyal Medyada Paylaş

Tembeller ve işini sevmeyenler için… Yaşar EYİCE

Son gelişmeler üzerine, önem verdiğim iki konuyu dile getireyim:

Birincisi; tatillerin kısa tutulmaması,

İkincisi; Emekli maaşlarının Bayram öncesi verilmesi…

Oldum olası bunlara karşıyım…

Ne zamandan beri?

Bir zamanlar, Konak’ın kurucu belediye Başkanı Süha Baykal ile çalıştığımız dönemden…

Sanıyorum; şu anda Kuşadası’da yaşayan Nilgün Yeşil çimen ile ekibimizde olana Öğretmen Fazilet Damar da çok iyi anımsıyordur.

O yıl bir hesap yaptık; tatil günleri, çalışma günlerinden fazla idi…

Kendimizi Meksika’da hissettik…

Hasır bir şapkayı başına geçir, sonra da gölgelik bir yerde, sandalye üzerinde uyu…

Yanında da Tekila…

Ya da Türkiye’de ise soğuk bir bira…

Ohhh ne ala memleket, değil mi?

Nükhet Duru bile ‘Trik trak- trik trak olur mu hiç çalışmamak!’ diye bir şarkı üretmişti…

*- Tembellik iliklerimize işlemiş

Ekstra tatil kime yarar?

Hiç kimseye!

Sadece işini sevmeyen memura!

Ya da işçiye!

‘Sallabaşını al maaşını!’ diye düşünene…

Ya hiçbir sosyal güvenliği olmayan binlerce insanımızı düşünün..

Ne bileyim; hamallık yapanları, tarım işçilerini,  taksi şoförlerini, hatta ayakkabı boyacılarını…

Sokak satıcılarını…

Evlere temizliğe gelenleri, çocuk bakıcılarını…

Köşe başı kahvesinde ya da belirli noktalarda toplanıp, amelelik veya benzer bir işi verecekleri bekleyenleri…

Türk-İş’e, DİSK’e sormak lazım, sendika kapsamına girmeyen,  ya da alınmayanlar, günlük nafakasını kazananlar kimler diye?

Aklıma gelmeyen, çevremde olmayan kaç mesleksiz ya da bilmediğimiz meslek sahibi olanlar…

Düşünün hastanede, devlet dairesinde genelge ile nöbetçinin kalması gerekirken bile kapı görevlisinin ‘tatilden sonra gel!’ diyerek seni kapı dışarı etmesini…

Kimi kime şikâyet edeceksin?

Kaç yıldır söylüyoruz; ‘Sakın cumartesi Pazar günleri hasta olmayın, hatta ölmeyin!’ diye…

Neden?

Bir yetkili bulamazsınız da ondan…

Müdürü bulursunuz terslenirsiniz, ‘Ben tatil yapamayacak mıyım?’ diye…

Ve ister inanın ister inanmayın, insanın başına gelmeden anlamıyor, bu yüzden ülkemizde, ‘hapis cezası alanlar’ bile var…

Neden sabıkalı oluyor?

Müdüre ‘Neden şikâyetimizi dinlemediniz?’ ya da ‘Sizi makamınızda bulamıyoruz?’ dediği için…

Olur mu?

Tabii olur?

Bir resmi görevli, ‘Bana hakaret etti!’ deyip iki de ama doğru ama yanlış, çevresinden iki tanık (şahit) buldu mu hapı yutarsınız…

Hâkim sizi mi dinler?

Yoksa koskoca müdürü mü?

Yani tatil birçok kişiye yaramaz…

Turizmcilere mi?

Hiç alakası yok!

Onların müşterisi bellidir, ekstra yoktur.

Memleketin durumu ve ekonomiye bağlıdır.

Zaten tatile çıkacakları, yıllık izinleri sırasında bağlasan durmazlar…

Çoğunluğun ekstra geliri yok ki, iki üç maaşını birkaç günde harcasın….

Nasıl CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘Sabah öğlen akşam aynı sözleri, açıklamaları dinlemekten, vatandaş gibi sıkıldım!’ dediyse, içimizden biri Mehmet Ali Özeriç ise şunları söylüyor:

‘Salı günü Bakanlar Kurulu toplantısında çok önemli bir gündem maddesi var:

– Bayram tatili 10 güne çıkarılsın mı?

– ‘Eeee tabii, herkesin tuzu kuru!..

Herkes nereye gidelim telaşında!

Özellikle Memur ve işçi kesimi dört gözle bekliyor bu kararı!!!????…

Adam Maldivlere, Orta Avrupa’ya ,Uzak Doğu’ya gidecek yaaa !!! (Yurtiçi seyahat uygun değil onlara. Zira yabancıya 120 Tl . olan fiyatlar, bu ülkenin canım vatandaşına 250 TL ‘ den başlıyor… )

Öfff sıkıldım!

Lafın gerisi Aptala anlatılır…’

Üretimi düşünün vatandaş işte böyle düşünüyor…

Emekli bile günlük ekstra işler, ne bileyim; kasadarlık, taksi şoförlüğü, köşe başında mendil, limon satarak nafakasını çıkarmaya çaışırken

Emekliler de torununu, ailesini, çoluk çocuğunu düşünen milyonlarca insanımız ve yine milyonlarca işçimiz zaten hep tatilde, onların bu ihtiyacı yok…

Evlerimizin: elektrik, tesisat eksiklerini, hatalarını, gidermeye çalıştığımız ustalara genelde ne diyoruz?

‘Aman iş olsun, sakın halinden şikâyet etme!’

Ya da, ‘Keşke herkesin şikâyeti işten olsa!’

*- Geçenlerde konuşmuştuk…

İzmir Gazeteciler Cemiyeti Onursal Başkanı Erol Akıncılar, usta gazeteciler Ünal Tümin, Tayfur Göçmenoğlu, Hulusi Şenel, Işık Ersan, Mehmet Özdoğru, gayet iyi biliyor, ‘emekli maaşlarının’ bayramlardan önce verilmesine de karşıyım…

Nedeni basit?

Herkes kapısına geleni,  torunlarını, akrabalarını, yakınlarını en iyi şekilde ağırlamak istiyor.

Bütçesinin üzerinde bir harcamaya gidiyor…

Bohçanın yaması büyüyor…

Yarık iyice açılıyor…

Geliri belli, gideri fazla…

Ay sonunu zaten zorla getiriyordu, şimdi daha da güç durumda kalıyor…

Açlık sınırı denilen bir düzeye iniyor yaşantısı…

Üç beş kişi memnun kalacak, diye milyonlarca insan üzmeye gerek yok…

Neden mi?

Nasıl okula giden çocuklarda ‘marka’ merakı arkadaşından kendisine geçiyorsa, tatil isteği, lüks yaşam diye kabul ettiği tatil için en iyi, en ünlü yerlere gitme isteği ailenin üzerinde büyük baskı unsuru oluyor.

Acaba kaç kişimiz Alaçatı’da, Mihrap Düzöz’ün haberini yaptığı 250 liralık sandviçi yiyebilir?

İsterse herkes yer de, sonra emeklilerin durumuna düşer!

Bu yazdıklarımdan fazlasını mutlaka düşünüyorsunuzdur…

Bir gün çalış iki gün tatil yap!

Cumartesi ve pazarlar, ekstralar harıç?

Ohh ne güze değil mi?

Kime?

Tabii ki tembele…

Ya da devlet memurlarına….

Her zaman soruyoruz;

‘Sizler kamu kurumları başta olmak üzere resmi dairelerde çalışan kaç kişiden memnunsunuz?’ diye…

AKP’nin kuruluş felsefesini ve o günlerde kurucu Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemlerini bir düşünün ya da arşivlerden bulup okuyun benim söylediklerime hak vereceksiniz…

Ama Erdoğan, hafta sonunda çok önemli bir ‘Bayram tatili’ açıklaması yaptı…

Ardından İzmir Milletvekili Başbakan Binali Yıldırım’dan da bu çok önemli açıklama geldi.

Başbakan Yıldırım konunun Salı günü yapılacak Bakanlar Kurulu’nda görüşüleceğini söylerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan da tatilin uzamasının turizm sektörü açısından isabetli olacağını söyledi.

AKP Genel Başkanı Erdoğan böyle dediyse diğer partililer, yani Bakanlar da ‘evet’ diyeceklerdir.

Buna ‘hayır’ gözüyle bakamayız…

Zaten Genel Başkan Erdoğan Reis’ten ayrı düşünmek demek, partideki görevin bitmesi, siyası hayatın sonu bile olabilir….

Hiç kimse de ‘Tatile hayır! Memleketimiz için çok çalışmalıyız’ diyemez.

Yani önceki beyanatlar geçersizdir.

Ama şimdi sizinle bir haber paylaşacağım, bazılarının hoşuna gitmeyecek.

Neyse lafı uzatmadan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın sözlerini aktarayım:

*-  Topbaş’ın söylediklerine dikkat!

Kadir Topbaş, İstanbul’da önemli çalışmalar yaptıklarını ve bunun tüm dünya tarafından da takdir edildiğini söyledi.

Bazı çevrelerce ‘Belediyelerde yolsuzluk yapılıyor.’ denildiğini anımsatan Topbaş, ‘Eğer elinizde delil, bildiğiniz bir şey varsa bunu ortaya koymanız lazım.

Baklayı ağızdan çıkarmak gerekir.

Hamdolsun çalışmalarımızı kaynaklarımızı geliştirerek yaptık.

Belediye geçmişte maaş ödeyemezken, benim dönemimde, yıl sonuna geldiğimiz zaman 105 milyar lira yatırım yapmış olacağız.

Bu, sadece işçilik olarak bu şehrin ekonomisine 35 milyar lira sokmak demektir.

Yolsuzluk olsa bu yatırımlar olmaz.’ diye konuştu.

Bu sözler kime?

Daha doğrusu AKP’li Topbaş’tan önceki dönemde kimler belediye başkanı idi?

Örneğin Kemal Kılıçdaroğlu mu?

Ya da Aziz Kocaoğlu mu?

Her ikisi de CHP’li…

Yani yolsuzluk yaptığı iddiaları onlar için değil…

Herhalde AKP’li İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş’ın bu açıklaması üzerine, üstleri ‘Ağzından çıkanı kulakların duyuyor mu?’ diyecek, ya da halkın böyle durumlarda deyişi ile kulağını çekeceklerdir.

Bekleyelim görelim…

Ama ne görürüz, ne de duyarız, bu yalaka yandaş basın olduğu sürece…

Yine arşivlere bakın ben kaç kes ‘Siz ne diyorsunuz?’ diye sormuşum, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da aynen benim gibi konuşmuş ve onlar sabah söylediklerini öğleden sonra yine kendi ağızlarından tekzip etmişlerdir.

Küçük bir örnek vereyim;

Kahraman ve şehit polisimizi, polislerimizi halktan, yani bizden görmemiş, tutmamışlar ve ısrarla ‘Terör halka değil, polise karşı!’ diyerek, bence çok büyük bir suç işlemişlerdir.

*- Tuzu kuru… Trilyonlar emrinde…

Yazıma; Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkanı Başaran Ulusoy’un, sahil bandındaki tesislerde Kurban Bayramı rezervasyonlarının yüzde 80’leri aştığını bildirdiği,  uzmanların, son dönemlerde yaşanan aşırı sıcak havalarda vücuttaki su kaybının telafi edilmesi için sıvı tüketiminin üzerinde sıklıkla durulurken, sıvı’ olarak kahve, çay vb. değil, direkt olarak ‘su’ tüketilmesi gerektiğini anlatacak ara yorumlarını yapacaktım.

Çay, kahve ve gazlı içeceklerin sıvı sayılmadığını anlatacaktım.

Asıl önemli konu ne biliyor musunuz?

Sürücülerin benzini mutlaka gece almalarının gereği…

Akaryakıtta indirim yapılacağından ya da ‘indirimli tarifeden’ yararlanılması için değil!

Sanayileşme, motorlu taşıt sayısındaki artış ve orman yangınlarından dolayı yeryüzündeki ozon kirletici konsantrasyonunun iki katına çıktığı için…

Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca ‘yaz aylarında oluşan kötü ozon kirliliğine’ ilişkin hazırlanan kitapçıkta, ozon kirliliğine karşı alınması gereken tedbirler sıralanarak, vatandaşlara önerilerde ve uyarılarda bulunuldu.

İşte bu bilgiyi de devletten, yani Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Mustafa Öztürk’ten aldım…

15 Eylül’e kadar, benzin depolarının dolumu ile araç depolarının dolumu esnasında önemli miktarda benzin buharı ile uçucu organik maddelerin atmosfere karıştığı açıklandı.

Ozon konsantrasyonu, özellikle öğleden itibaren yüksek seviyeye ulaşıyor ve akşama kadar da aynı seviyede kalıyor.

Yaz aylarında, şehir içi bölgelerde ozon konsantrasyonu sıcaklık artışına paralel olarak artıyor ve kötü ozon kirliliğinin özellikle öğleden sonra pik değerlere çıktığı görülüyor.

Ozon kirliliğine belli bir konsantrasyon ve sürede maruz kalınması, cilt üzerinde güneş yanığı gibi iltihaplanmaya, akciğerde kalıcı hasara neden olabiliyor.

Kötü ozon kirliliği, çocukların ve özellikle 65 yaş üzeri insanların, astımlıların solunum sisteminde daha ciddi etkiler yapıyor.

Konu çok önemli ve uzun ama benden bu kadarı….

***-

GÜNCEL

*- 15 bin lira maaşla çalışacak eleman bulamıyor

Kamu Müteahhitleri Derneği Başkanı Mustafa Karslıoğlu, mimar ve mühendislerden daha fazla maaşla, ayda 15 bin liraya çalışacak vinç operatörü bulamadıklarını belirterek, çocuklarını bu iş koluna yönlendirmeleri için ailelere çağrıda bulundu.

Karslıoğlu, harita mühendislerinin 2 bin 500, 3 bin lira bandında maaşla çalışırken dozer operatörlerinin 4 bin 500 lira, vinç operatörlerinin ise 10-15 bin lira arasında maaşla çalıştığını belirtti.

Karslıoğlu, ‘Fakat vinç operatörü bulamıyoruz. Mimarlıktan, mühendislikten daha fazla maaş getiren bir iş ama aileler nedense okuyamayan çocukları daha kolay mesleklere hatta devlet kurumlarına girdirmeye çalışıyorlar. İşsiz diye milletvekillerinin, hükümetin kapısını çalışıyorlar. İşte size iş. Maaşı da çok fazla. Neden dikkate almıyor aileler’ diye konuştu.

Nedenini yukarıda açıklamaya çalıştım…

Tembellik, bol tatil, rahat temiz iş, ömür boyu iş garantisi ve miras beklentisi ya da talih oyunlarından gelmesi düşünülen büyük paralar eleman yetişmemesine neden oluyor.

*-


Yaşar EYİCE
0532 781 95 18
Twitter: @Yeyicee
Facebook:  yasar.eyice.311

Bir yanıt yazın

Top