Buradasınız
Anasayfa > KÖŞE YAZARLARI > TEK FOTOĞRAF / YAŞAR EYİCE

TEK FOTOĞRAF / YAŞAR EYİCE

Sosyal Medyada Paylaş

Özgürlük ve Bağımsızlık meşalesinin, sonsuza dek, sönmemek üzere, yakıldığı 30 Ağustos Zaferinin 99’ncu yılında ‘BAYRAMIMIZ’ kutlu olsun…

Bakalım bugün yine hastalananlar olacak mı?

Bu kez uyarıyorum;

‘Sakın ha, sakın hastalanmayın!

Çünkü tedavi edecek kimseyi bulamazsınız!

Yani ölmüşlerinize kavuşursunuz…

Benden söylemesi!…’

Şunu da söyleyeyim:

Arkanızdan ağlayan olmaz…

*- 4 GÜN GECİKMEYLE

Bugün size Gazi Mustafa Kemal’in Kocatepe’deki ‘efsane fotoğrafı nasıl çekildi?’ bunu anlatmaya çalışacağım…

Atatürk’ün, Büyük Taarruz sırasında sol elinin başparmağı dudaklarında ve düşünceli bir şekilde yürüdüğü sırada çekilen fotoğrafını çoğu kişi biliyordur.

Peki Kocatepe’de çekilen o efsaneleşen fotoğrafın hikayesini hiç okudunuz mu?

26 Ağustos 1922…

Büyük Taarruz başladıktan kısa bir süre sonra Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, muharebeleri sevk ve idare etmek için 1. Ordu ve Genelkurmay karargâhı ile birlikte çıktığı Kocatepe’dir….

Taarruzu takip eden Mustafa Kemal Paşa, bir ara tek başına ve kayalıklar arasında sol elinin başparmağı dudaklarında ve düşünceli bir şekilde dolaşmaya başlar.

O anı, fotoğrafçı Etem Tem ölümsüzleştirir…

Etem Tem 1960 yılında yaptığı söyleşide şöyle anlatmıştı:

‘O sabah Kocatepe’de bulunuyorduk.

Taarruz, şafak vakti saat beşte başlamıştı.

Mustafa Kemal Paşa, günler ve geceler süren yorgunluğuna rağmen ayakta, vaziyeti adım adım takip ediyor, direktifler veriyordu.

Bir ara kumandanlardan ayrıldı. Tek başına, kayalıklar arasında dalgın ve düşünceli dolaşmaya başladı.

Zaman zaman sahra dürbünleriyle düşman cephesine bakıyordu… Bir aralık o kayalık tepenin ucuna geldi.

Hafifçe eğilmişti. Başparmağı dudaklarının arasındaydı… Hemen objektifimi çevirdim, adeta nefes almayacak kadar bir sessizlik içinde deklanşöre bastım, resmini çektim.

Saat 11’di…

O gün 7×11 boyunda sekiz on rulo film çektim.

Bir kaç tane 10×15 cam…

Mustafa Kemal Paşa, bütün gün ağzına bir lokma koymamıştı…

Gece ric’ate (geri çekilme) başladılar.

2 Eylül’de Uşak’a girdik.

Vakit yoktu.

Ahır bozması bir yerde bir kaç film yıkadım. Fotoğraflar birbirinden güzeldi.

Hemen dört tane yaptım, ertesi sabah götürdüm. İçeri aldılar. Berberi traş ediyordu. Odada portatif bir masa, bir portatif karyola, iki iskemle vardı.

Gazi, fotoğrafları aldı, baktı.

Parmaklarını fotoğrafların üzerinde gezdirdi ve çekti:

‘Çok güzel’ dedi.

İzmir’e girdiğimizde ilk işim bir fotoğrafçı bulmak oldu.

Kocatepe’de çektiğim sekiz on rulo filmi bir Rum fotoğrafçıya verdim. Zaman geçirmek için etrafta biraz döndük, dolaştık… Sonra yeniden geldik.

Fotoğrafçı geldiğimizi, içeri girdiğimizi görünce ‘Fotoğraflarınız bir harika!’ diye bağırdı.

Baktım fotoğraflar daha yaş yaştı…

Doya doya baktım…

Hakikaten birer harikaydı…

Taa Uşak’tan İzmir’e kadar bu anı bekliyordum.

Fotoğrafların kuruyup, hazır olması için  bir gün daha lazımdı.

Ertesi günü gelip almak üzere karargaha, Bornova’ya döndük.

Ertesi sabah otomobille indik İzmir’e… Millet yollara dökülmüştü… Bayram vardı…

‘Biraz sonra Mustafa Kemal gelecek’ dedik…

Görmeliydiniz o anı…

İzmir yanıyordu…

Ne dost ne düşman belliydi…

Cayır cayır yanıyordu İzmir…

Fotoğrafçı dükkanının olduğu yere güçlükle varabildik.

Fakat ne görelim?.. Dükkan yanmıştı…

Uşak’ta o ahır bozması yerde yıkaya bildiğim birkaç film kalmıştı elimde…

Ötekilerin hepsi fotoğrafçı dükkânıyla birlikte yandı kül oldu…’

Bu fotoğrafla ilgili olarak Falih Rıfkı Atay, ‘Bir 26 Ağustos Yıldönümü’ yazısında şöyle diyecektir:

‘Fotoğraf objektifi, tarihe bu kadar canlı bir eser bırakmamıştır.’

Ben de birkaç gün gecikmeyle 30 Ağustos günü paylaşıyorum…

*- KAHRAMANLIK DESTANI

Hepimiz biliyoruz:

Zafer Bayramı, 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da Atatürk’ün başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz’u anmak için Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde her yıl 30 Ağustos günü kutlanan resmî ve ulusal bir bayram.

Bu bayramımızı yine coşku seli halinde milletçe kutladık.

Yine biliyoruz:

Atatürk’ün başkomutanlığında yapıldığı için Başkomutanlık Meydan Muharebesi adıyla da bilinen Büyük Taarruz’un başarıyla sonuçlanmasından sonra Yunan orduları İzmir’e kadar takip edilmiş; 9 Eylül 1922’de İzmir’in kurtarılmasıyla Türk toprakları Yunan işgalinden kurtulmuştur.

İşgal birliklerinin ülke sınırlarını terk etmesi daha sonra gerçekleşse de, 30 Ağustos sembolik olarak ülke topraklarının geri alındığı günü temsil eder.

Bir anımsatma yapayım:

İlk kez 1924 yılında Afyon’da Başkumandan Zaferi adıyla kutlanan 30 Ağustos günü, Türkiye’de 1926’dan itibaren Zafer Bayramı olarak kutlanıyor.

Hatırlatmaya devam edeyim;

Büyük Taarruz, Kurtuluş Savaşı sırasında Türk ordusunun işgalci güçlere son ve kesin darbeyi vurmasını sağlamak ve Anadolu’dan atmak için düşünülüp planlanan gizli bir harekât idi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 20 Temmuz 1922’deki oturumunda kendisine dördüncü kez olmak üzere Başkomutanlık yetkisi verilen Mustafa Kemal Paşa taarruz kararını haziran ayında almış ve hazırlıkları gizli olarak yürütmüştü.

Büyük Taarruz Ağustos’un 26’sını 27’sine bağlayan gece Afyon’da başlamış, Aslıhan civarında kuşatılan düşman birliklerinin Mustafa Kemal Paşa’nın bizzat idare ettiği Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde imha edilmesi ile Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanmıştı.

30 Ağustos, Türkiye’nin geleceği için binlerce şehidin, milli birlik ve beraberlik ruhu içinde canları pahasına, özgürlük ve bağımsızlık meşalesinin sonsuza dek sönmemek üzere yakıldığı büyük bir zaferdir. Bu zaferin ışığı altında nice güzel 30 Ağustos Zafer Bayramlarını dün olduğu gibi ebediyyen kutlayacağız.

Dün atalarımız, bugün bizler, yarın ise çocuklarımız ve torunlarımız bu meşaleyi söndürmeyecekler, gelecek nesillere aktaracaklardır.

Tek yapmamız gereken birlik ve beraberliğimizi kesinlikle bozmamaktır.

Bunu da unutmamamız lazım…

30 Ağustosları nasıl unutturmayacaksak, bunu da sağlamalıyız.

Tarihin altın sayfalarındaki yerini alan ve bağımsız yaşamak isteyen birçok ulusa da yol gösteren Kurtuluş Savaşı, Türk milletinin, ordusu ile birlikte yüce Atatürk’ün önderliğinde yazdığı kahramanlık destanıdır.

*-

Yaşar EYİCE
0532 781 95 18
Twitter: @Yeyicee
Facebook:  yasar.eyice.311
 

Bir yanıt yazın

Top