Buradasınız
Anasayfa > Genel > *- SEVECEKSİN BENİ, SEVECEĞİM SENİ! / YAŞAR EYİCE

*- SEVECEKSİN BENİ, SEVECEĞİM SENİ! / YAŞAR EYİCE

Sosyal Medyada Paylaş

Sevgi ile ilgili çok şeyler yazıyorum.

Son olarak ‘Sevdiğinizi söylemeyin, hissettirin’ demiştim, daha önemli ve manalı olacağı için.

Çünkü; sevgi söylemekte değil, hissettirmekte saklıydı!

Ne derler:

İnsan yaşı kaç olursa olsun, sevdiğini kaybedince büyür!

Ve insan, kalbi durunca değil, kalbinden vurulunca ölür!

Nadide Güzelçicek hep şöyle diyor:

‘Geldiğin yerin bulutunu yanında taşırsan, gittiğin yerin güneşini göremezsin!…’

İşte böyle!

Her zaman söylediğimiz nedir?

‘Sessiz kalmak, kırıldığını göstermenin en güzel yoludur…’

Düşünenlerin düşüncesi iki cümle daha paylaşayım:

İstediğiniz gibi yorumlarsınız;

‘Yanında kalmayacağın bir kalbe sakın dokunma!’

‘Kimsenin ilacı olmayın, insanlar iyileşince ilaç kullanmaz!’

Büyüklerin sözlerine kulak vermek gerekir.

Büyüklerimiz ne diyor, anımsatayım:

‘3 tip insandan uzak durun!

Yanlışı savunacak kadar cahil olandan!

Doğruyu göremeyecek kadar kör olandan!

Ve, İyiliği inkar edecek kadar kör olandan!’

Ama bizde her bir şekilde iyilik yapmak isteyen, doğruluğa meyilli olan insanlar o kadar çok ki, işte bir iki örneği!

Önce Tokat Ortaköy’e gidelim, sevgili Gürol Tolunay arkadaşım:

*- TIR DOLUSU KARPUZ DAĞITTI

İnsanımız, üretimiz o kadar iyi yürekli, yardımsever ki, işte bir örnek.

Tokat’ta, vatandaşlar TIR’ın çevresinde kalabalık oluştururken, ücretsiz dağıtılan yaklaşık 20 ton karpuz kısa sürede bitti.

Üretici Mehmet Kutsal, bu yıl karpuz veriminin çok iyi olduğunu belirterek, ‘Allah’a şükür bu sene karpuz yüz güldürdü. Bu mutluluğu ihtiyaçlı kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Karpuz yemeyen kalmasın. Hüseyin Kodak adında bir üretici ağabeyimizle birlikte düzenledik. Afiyetle yesinler, helal olsun.’

Sizlere de aynen Zeki Müren’in sahnede ‘Helal olsun’ diyen seyircilere söylediği gibi ‘Helal olsun’ değerli üreticilerimiz…

Helal olsun…

Şimdi de İzmir’e gidelim!

*- HAYVANLARA BAĞIŞLADI

İzmir’in Tire ilçesinde 25 yıldır çiftçilik yapan ve aylarca emek verdiği mahsulü bu yıl tarlada kalan Hasan Erdem, 3 ton karpuzu Doğal Yaşam Parkı’ndaki hayvanlara bağışladı.

İzmir Büyükşehir Belediyesi ekipleri tarafından toplanan ürünler buzdolabında soğutulduktan sonra hayvanlara verildi.

Yazın en güzel meyvelerinden olan ve hayvanlar tarafından çok sevilen karpuz, park sakinlerinin 10 günlük ihtiyacını karşılayacak.

*- EMEK HAVAYA GİDİYOR

Ürünün aracısız olarak üreticiden alınıp, tüketiciye ulaştırılmasının maliyetleri düşüreceğini ifade eden Hasan Erdem, “Bütün emeğimiz aracılara, komisyonculara gidiyor. Ne çiftçi kazanıyor ne halk kazanıyor. Halk pahalı yiyor, çiftçi bedava veriyor.

Buna bir el atılsın, bir çözüm üretilsin. Böyle giderse çiftçilik diye bir şey Türkiye’de kalmaz. Böyle olmaz.

Bunun bir an evvel düzelmesi lazım.

Hadi bu seneyi atlattık.

Seneye de böyle olursa ne olacak?

Bütün çiftçi batar, hiç kimse bir şey ekmez” diye konuştu.

Sıkıntı yalnız tarlada mı?

Şimdi bir de çalışanların memnuniyeti için şirketlerimize gidelim, size gizli anahtarı vereyim!

*- ÇALIŞANIN MEMNUNİYETİ

Çiftçinin memnuniyeti gibi, şirket çalışanının memnuniyeti de çok önemli.

Çünkü çalışanlar da bizlerin paydaşlarıdır, yakınlarımız, dostlarımız, akrabalarımızdır.

Sosyal Bilimler Enstitüsüleri, çalışanların mutluluğu ve memnuniyeti üzerine yaptıkları araştırmaların, işletmeler için ne kadar önemli olduğunun farkındalığını ortaya çıkarıyor.

Hepimiz iş yerinde mutlu olmak, değer görmek ve katkılarımızın takdir edilmesini isteriz.

Bu nedenle, çalışan memnuniyeti araştırmaları, iş dünyasında hem çalışanlar hem de işverenler için büyük bir yol gösterici oluyor.

Çalışan memnuniyeti bir şirketi başarıya taşıyacak temel unsurlarından bir tanesi olduğu sayısız araştırmalar sonucu elde edilen deneyimlerle ortaya çıkıyor.

Memnuniyeti yüksek bir çalışanın, yüksek bir motivasyona sahip olacağı ve bunun da kurumuna duyduğu bağlılığı artıracağı yönünde bir yaklaşım ile çalışmalar gerçekleşiyor.

*- RABBENA HEP BANA!

Bu arada çalışanların memnuniyet seviyeleri, motivasyonları, kuruma karşı hissettikleri bağlılık düzeyleri irdeleniyor.

Bu patronların lehine bir çalışma…

Çünkü, ‘eti senin kemiği benim!’ sistemi ile çalışanın üzerine yük bindikçe bindiriliyor.

Buna da bir şekilde dur denilir, herkese yapabilecekleri kadar yük verilirse, üretim de artar, memnuniyet de…

Bunu da tecrübelerime dayanarak ben ilave ediyorum.

İşyerinde memnuniyet isteniyorsa ‘Rabbena hep bana’ denmemeli, paylaşımın yüzleri güldürüp üretimi arttıracağı gerçeği de ortaya çıkar.

*- BEKLENTİLER FARKLI

Son dönemde gerçekleştirilen araştırmalarda görüyoruz ki gençlerin bir şirketten beklentisi ile bir süredir sektörde çalışanların beklentileri farklılaşıyor.

Özellikle beyaz yaka çalışanların, bir firmayı seçerken en önem verdikleri nokta %28 ile firmanın kaliteli ve donanımlı çalışanlara sahip olması iken gençlerde ise %30 ile sağladığı kariyer imkanları ön plana çıkıyor.

Tüm bu farklılıklara ek olarak sonuçlara baktığımızda öğrencilerin beyaz yakaya göre farklılaştığı bir diğer konu ise sosyal ve çevresel konulara daha fazla önem veriyor olmaları.

Örneğin, öğrenciler için çalışmak için bir firmayı tercih ederken ki en önemli ikinci konu firmanın “Sürdürülebilir Politikalar Yürütmesi” dir.

Özetle. çalışan memnuniyeti çalışmaları ile sektöre değer yaratırken patronların iyi niyetle yaklaşımları başarıyı getiriyor, Çalışana ‘kunta- kinte’ gözüyle bakmak patronlara farklı bir gelir kazandırmıyor.

İşte bu kadar!

Sistem, ‘Seveceksin beni, seveceğim seni!’ ile doğru işliyor.

*- KARIŞTIRMAYALIM

Usta Ünal Tümin’in, yazısında belirttiği gibi ‘sapla samanı karıştırmayalım!’

Bazen aklımdan, ‘al birini, vur diğerine!’ demek geçiyor ama kendimi tutuyorum.

Düşünce konusunda W. Shakespeare ne diyor:

‘Aslında hiç bir şey iyi ya da kötü değildir. Her şey  bizim onlar hakkında düşüncelerimize bağlıdır!…’

Bunu biraz açmak daha iyi olur :

‘Kendi Hayatınızın Yaratıcısısınız!

İstekleriniz gerçekleşmediğinde  iç sesinizle yüzleşin .

İstekleriniz içsel ve dilsel boyutun eşitleyin…”

Düşünür bunu ‘Düşle, İnan, Keşfet’ başlığı altında toplayıp bize şöyle demiyor mu?

‘Yaşam hem kendini keşfetmen için hem de seni seninle yeni baştan yaratman içindir…

Size dönenler sizden yansımalardır.

*- HAKLI MI?

Bugünkü yazımızı da Cihat Kök’ün sözleriyle noktalayalım:

‘Yaşadıklarınız için pişman olmayın, yaşadınız geçti gitti, elinizde ya da değildi ama oldubitti.

Hatalarınız için de pişmanlık duymayın, hepimiz yapıyoruz,

İşte yapalım, ne üzüldüğünüz her neyse bir tarafa bırakın, mümkünse kaldırıp atın.

Sizi üzüp hayal kırıklığına uğratanları da aklınızdan çıkarın, yanınızda olmayanı aklınızda taşıyıp da boş yere hamallık yapmayın.

Haksız mıyım?

Bence haklıyım!…’

*- SEVECEKSİN BENİ, SEVECEĞİM SENİ! / YAŞAR EYİCE

 

Yaşar EYİCE
Twitter: @Yeyicee
Facebook:  yasar.eyice.311
 

Bir yanıt yazın

Top