Buradasınız
Anasayfa > KÖŞE YAZARLARI > PARASIZ DİYORLAR AMA… YAŞAR EYİCE

PARASIZ DİYORLAR AMA… YAŞAR EYİCE

Sosyal Medyada Paylaş

***

***-

YAŞAR EYİCE
*- Adım atacak yer yok!
Sınavlar bitti..Nasılsa Koronavirüs’e de alıştık…Yolculuklar başladı…Dördüncü Levent’te ‘Güven’ Oto Tamirhanesinin yöneticisi Hüseyin Aydın’dan öğreniyorum;‘Başımı kaşıyacak vaktım yok!’ diyor…Neden?Bir aracın bakımı bitmeden bir başkası geliyor, ‘Yarın yola çıkacağım, ama bakımını yapıver!’ diye kendisini sıkıştırıyor.Çoğunluk Çeşme ve Bodrum yolcusu…Hüseyin Aydın Ustanın benim aracıma bakacak zamanı yok…Şimdi artık sıkıştıracağım, ‘İzmir beni bekliyor!’ diye…
*- Çizgilerle anlatıyor
Dün akşam Ressam Fikret Kol aradı…Ona da durumu anlattım…Fikret Kol bir ara ‘İzmir’in Kurtuluşu; 9 Eylül’ ve ‘Cumhuriyet’ isimle harika çizgilerle bir fotoroman yapmıştı…İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne önerdi, ‘Olmaz’ dediler…Her halde bu işi yapanların, alım- satım gibi, bir bildikleri vardır…Fikret Kol da üzerinde durmadı…Birilerinin kulaklarını çınlatmak için bu küçük notu araya sıkıştırmak istedim.Karataş’ın önceki muhtarı vardı…O da Konak Belediyesi’ne semti anlatan bir hazırlık yapmış bunları vermişti…Oyaladılar…‘Bugün yarın’ dediler…Tabii ki o da üzüldü o kadar…Yani artık bu kitap daha doğrusu eser konuları çok daha ciddi ele alınmalı…‘Eş dost’ kavramı ortadan kalkmalı, aynen kentlerin parklarına, yollarına, ceddelerine verilen özel isimler gibi…Kimse tanımaz, kimseye yararı dokunmaz, sıradan birinin adı buralarda yaşatılmamalıdır.Belediyelerin kadrolarına bir bakın?Maşallah ağzına kadar dolu..
*- İşe yaramıyorlar!
Bir zamanlar TARİŞ’in bir genel müdürünü, ‘Geleni gideni işe alıyorsun ama bunlar işe yaramıyor?’ gibi ona ve çoğu kişiye göre ‘tuhaf’’bir soru sormuştum…Yanıtı şöyle olmuştu:‘Ne yapayım, acıyorum!’Bir keresinde de , ‘açlıktan kurtardım’ gibi bir laf etmişti…Bu bir genel müdüre mi kaldı?Acınacak o kadar insanımız var ki!Şimdi TARİŞ’in hali ortada…Belki gençler bu ismi duymamıştır bile…İzmir’in hatta Ege’nin gözbebeği hatalı politika ve politikacılar yüzünden ne hale geldi…Bu arada anımsatayım:‘Hani acıyorum!’ diyerek kendini sözde savunan, aslında belli yerlerden gönderilen listelerdeki isimleri işe alan o genel müdür de bir gün ‘eyvallah’ demek ya da dedirtilmek zorunda bırakıldı, birçok örnekleri olduğu gibi…Ona bir kişi bile acımadı…
*-  Bir tur atalım

 Konudan konuya atlıyorum…Asıl yazacaklarımı ve güncel şikâyetleri unutuyordum:Hemen her yerden, ücretli plaj tepkisi şikâyetleri geliyor.Yaz aylarında denize girmek isteyenlerin tercihleri belli..Ama şöyle Çanakkale, hatta İstanbul’dan başlayıp Marmara, Ege ve Akdeniz sahillerini biz gezelim…Sahil boyunca uzanan özel plajlarla karşılaşıyoruz.Bu plajlardan yararlanmak için ise, belirli bir ücret ödemeden denize girmek mümkün değil.En ucuzundan söz edeyim:Hafta içi denize girmek için kişi başı 25-30 lira ödenen plajlarda, hafta sonu bu fiyat 70 liraya kadar çıkıyor.Özel plajlarda otopark için de ücret alınıyor.Plaja gelenler para ödemek durumunda kalıyor ya da ücretsiz bir alan olmadığı için denize girmeden geri dönüyor.
*- Erişim kolay olmalı…

Her türlü sahile, kıyılara halkımız ücretsiz erişebilmelidir.Oraların ücretli yapılması kıyı kanuna aykırıdır, anayasaya aykırıdır. Vatandaş fiyatını beğenmediği bir hizmeti satın almadan da girip ücretsiz olarak istifade etme hakkına sahip…Ama…Aması falan yok bu işin…Fakat;  aksi durumda vatandaşların İçişleri Bakanlığı’na ve kolluk kuvvetlerine şikayette bulunulabileceğini belirteyim..Dahası;Yasalara göre. daha önceden plaja para ödeyen bir kişinin ödediği parayı da Tüketici Hakem Heyetine başvurarak geri alma hakkına sahip…
*- Madalyonun diğer yüzü
Bu arada hatırlatmak istiyorum…Madalyonun bir de arka yüzü var:‘Bırakın insanlar özgürce denize girsin!’ diyenlere anımsatmak istiyorum…Halka açık plajlara ya da mesire yerlerini bir de belli saten sonra, örneğin akşam saatlerinde gidin de görün manzarayı…Parklarda ‘eğlencelik’ dediğimiz çekirdek – fıstık ya da kabuklu çerezleri yiyen bazı kendini ve haddini bilmezlerin kirlettiklerinden belki 10 değil 100 misli bir kirlilikle karşılaşıyoruz.Bunlara ‘insan’ demeye bile utanıyoruz…Terbiyeye bağlıyoruz ama eğitim ve bilgi noksanlığı daha öne çıkıyor…Sevgi, saygı her şey yok olmuş durumda…
*- Dengeyi bulmak lazım

Sonuç olarak,  para veren var, veremeyen var.Düşünün iki çocuğu ve eşiyle birlikte dört kişinin bir plaja gittiğini…Düşünmek bile istemiyorum aile reisinin halini…İşin ilginç hali birçok yerde, yerli halk bile yararlanamıyor bazı güzelliklerden…Yine hatırlatıyorum:Tüm sahiller tüketicilerin anayasal hakkıdır.Yani sahillerden istifade edebilmeleri için ücretsiz girebilmeleri imkanı sağlanmalıdır.Çünkü bir de kıyı kanunumuz var.Kıyıların 100 metrelik şeridi kamuya aittir, sahiplenilemez.Ama görüyoruz bazıları bariyer koyuyorlar, tel örgü çekiyorlar, içeri girişe yüksek paralar istiyorlar.Tüketici oralara para ödemek zorunda değil.Şezlong, kabin, duş imkanı vardır bunlardan ayrı bedel istenebilir.Fiyat etiketlerini koyarlar, tüketici kabul ediyorsa o fiyatları ödemeyi, o hizmetleri alır.Ama kıyıya geçmek için ondan herhangi bir ücret alınması hukuka aykırıdır.Böyle bir ücret ödemiş olan tüketici, Tüketici Hakem Heyeti’ne başvurarak o bedellerin iadesini isteyebilir ve bunun ilgili alacağı karar da mahkeme kararı hükmündedir.Tüketici Hakem Heyetlerine başvuru artık çok kolay.Ticaret Bakanlığı’nın ‘TÜBİS’ sistemi üzerinden internet kullanmak suretiyle başvuru yapılabiliyor ve herhangi bir ücrete de tabi değil. Tüketiciler kıyı kanununa göre kıyılara girerken, orada istifade etmek için kıyıya geçerken herhangi bir ücret ödemek zorunda değil.
*- Resmi makamlar bile…
Biliyorsunuz, bazı belediyeler ise mali sorunlarını çözebilmek için bazı kuralları yasaları çiğniyorlar…Anlattığım kural ve yasalar tüm Türkiye sahilleri için geçerlidir.Sadece, askeri bölgeler ile  tarihi eserin bulunduğu alanlar kanunda korunmuş ama onun dışında kıyılar halkındır, hiç kimse orayı çevirip de girişi engelleyemez.Belirttiğim gibi, ne yazık ki bazı kamu kurumları, belediyeler dahil bunu yapabiliyor.Böyle bir durumda bilinçli tüketici kıyıya girmek ister.Onu içeri almadıkları takdirde, kolluk güçlerinden destek alarak ücretsiz girme hakkına sahiptir.Herhangi bir ücret ödemişse bu parayı geri alabilirler.Sahilleri kapatmış olanlarla ilgili vatandaşlar İçişleri Bakanlığı’na, mülki amirliklere, kaymakamlıklara, valiliklere müracaat ederek bu sahillerin halka açılmasını isteyebilirler.Orası halkın istifade etmesi için kanunla korunan bir bölge bunu çevirmeleri kabul edilemez.
*- Yerine göre
Son söz olarak şöyle diyebiliriz:Bir şezlong kirasının günlük 20 lira olması mantıken yerindeyken, 100 lira, 500 lira gibi bedel istiyorlarsa burada fahiş fiyat uygulanıyordur. Bunun fiyat etiketini, fiyat tabelalarını gören tüketici zaten şezlong istemez, havlusunu serer üzerine uzanır.Her türlü sahile, kıyılara halkımız ücretsiz erişebilmelidir.Oraların ücretli yapılması kıyı kanuna aykırıdır, anayasaya aykırıdır. Vatandaş fiyatını beğenmediği bir hizmeti satın almadan da girip ücretsiz olarak istifade etme hakkına sahiptir.Şimdi İzmir’den, Karaburun’dan güzel bir örnek vereyim:
*- Hizmet kadınlar ve gençlerden

Karaburun Belediyesi, uzun yıllardır işlettiği İncirlikoy ve Ardıç’taki plaj tesislerine bu yaz ilçe merkezindeki Bodrum Koyu ve Mordoğan’daki Kocakum Plajı’nı da ekleyerek hizmet vermeye başladı.Karaburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan, tesislerin çalışanları ile birlikte plajda temizlik yaparken, plajları kullanan vatandaşların çevreyi kirletmemesi, diğer tesislerin de kendi sorumluluk alanlarında gerekli temizlikleri yapmaları uyarısında bulundu.Belediyeye ait plajlarda hijyen ve sosyal mesafe kurallarından ödün verilmeden vatandaşlara kaliteli hizmet sunuluyor.Tamamı kadınlar ve üniversite öğrencilerinden oluşan 43 personelin istihdam edildiği plajlarda, müşterilerin yüzme ve yemek yeme dışında maske takmaları zorunlu olacak.
*- İlk kez yüzleri güldü

Karaburun Belediye Başkanı İlkay Girgin Erdoğan, belediyenin sosyal medya hesaplarından yaptıkları duyurularla seçilen 28 genç ve 15 kadınının ilk kez sigortalı çalışmaya başladıklarını belirterek, ‘Bu tesislerimiz kaliteli ve en üst seviyede hijyen standartlarında hizmet vermenin yanında, hem sosyal belediyeciliğin bir örneği hem de sosyal sorumluluk projeleri olarak işlev yükleniyor’ dedi.
*- Tek kullanımlık örtü

Mutfaklarda görev yapacak kadınları ilçe sakinleri arasından, yeteneklerine ve ihtiyaç durumlarına göre belirlediklerini kaydeden Erdoğan, ihtiyaç sahiplerine yaz dönemi boyunca ek gelir elde etme fırsatı da sunduklarını söyledi.Eylül ayı ortasına kadar hizmet vermesi planlanan tesislerdeki hijyen standartlarına göre en az iki metre aralık bırakılan tüm şezlonglarda tek kullanımlık örtü bulunacak ve girişte vatandaşların ateşleri ölçülecek. Çalışanların tümü maske ile görev yapacak.Şezlong ve şemsiye ücreti dışında vatandaştan herhangi bir giriş ücreti talep edilmezken, yiyecek ve içeceklerin üretiminde sunumunda da aynı hijyen standartlarına dikkat edilecek.

*- Birinci ‘Müthiş!’
‘Nadide’ arkadaşlarımdan biri ‘müthiş’ başlığıyla, daha doğrusu dikkatimi çekmek için şu yazıyı göndermiş:‘Mahatma Gandi Londra’da hukuk okurken Peters soyadlı, kötü niyetli ve kibirli bir hocası vardı.Gandhi onunla her karşılaştığında hiç boyun eğmedi, hep dik durdu ona yanıt verirken.Bir gün Peters üniversite kantininde bir şeyler atıştırırken Gandi tepsisini alıp yanına oturdu.Hocası kibirli bir ifadeyle şöyle dedi:‘Gandi, anlamıyor musun? Hiçbir zaman bir domuz ve bir kuş yan yana oturamaz!’Gandi ‘Sakin olun hocam, ben uçuyorum öyleyse!’ deyip bir başka masaya geçti.
*- Hangi çanta?
Profesör Peters öğrencisinin kendisini domuz yerine koymasına çok içerledi.Bunun acısını çıkarmak amacıyla yapacağı sınavda ona bir ders vermek istedi ama Gandi soruların hepsini doğru cevapladı.Sıra can alıcı soruya gelmişti;‘Gandi, yolda yürürken iki çanta görüyorsun, biri akıl diğeri para dolu. Hangisini alırdın?’Gandi hiç tereddüt etmeden şu yanıtı verdi:‘Para olanı hocam!’‘Ben, senin yerinde olsam diğerini alırdım. Sence de öyle olması gerekmez mi?’ dedi hocası.Gandi’nin yanıtı şu oldu:‘Herkes ihtiyacı olanı alır!’
*- İmzası
Profesör öyle kızmıştı ki sınav kâğıdına ‘Aptal!’ yazıp Gandi’ ye uzattı. Gandi bir yere oturup birkaç dakika düşündükten sonra profesöre dönüp şunları söyledi:‘Kağıda imzanızı atmışsınız ama bana bir not vermemişsiniz!’
 Eğer birinin seni incitmesine, kırmasına izin verirsen incinir ve kırılırsın! Eğer izin vermezsen kötülük çıktığı yere geri döner!
*- Derleme şahane
Gerçekten, ‘Müthiş’ bir yazı..Kim toplayıp değerlendirdiyse tebrik etmek lazım…Gandi ile ilgile çok güzel alıntılar da var…Çoğunluk biliyordur,Ama ben çok güzel bir cümle ile biten bu ‘müthiş’ yazının derleme olduğunu düşünüyorum.Çünkü benzer çok fıkra ya da hikaye duydum…Bizde de özelikle fanatik taraftarın hiç ilgisi olmayan birçok hikâyeyi birilerine atfen yazdıklarını biliyoruz…Gandi’nin bu hatıralarının ya da yazılanların doğru olduklarını kabul edelim.Ama İngiltere’de özelikle önemli üniversitelerde sınav kağıtlarını kendi öğretmenleri değil, başkaları okur ve isim kapalı olan kağıtlara not verirler.Belki o zamanlar öyle idi…Türkiye’de kesinlikle böyle bir olay meydana gelemez…Çünkü o öğrencinin tahsil hayatı sonuna gelmiş olur…Aksini söyleyen çıkar mı, bilmiyorum ama benim inancım böyle…Örnekleri de çok…Hatta öyle ki, zamanımızda da görüyoruz, kürsüler birileri yani torpilliler tarafından kapatılmış durumda…Bunun önüne de bir türlü geçilemiyor…Tabii ki iş en yukarıdakinden, Rektörden başlıyor.Ben şimdi bir de bizden bir örnek vereyim:Kesinlikle doğru…
*- ‘Müthiş bir insan’
Gazeteciler Fidel Castro’ya sorarlar…‘Siz bu ülkenin kurucu liderisiniz…Normal olarak sokaklarda sizin heykellerinizin olması beklenir… Üstelik bunca ünlü sosyalist önderler dururken siz sadece Mustafa Kemal’in heykeline izin verdiniz, ‘neden?’Fidel Castro’dan şu cevabı verir:‘Bizler daha çok devlet adamıyız…O ise bir kahraman…Sokaklara devleti yönetenler değil, kahramanlar yakışır.’Devam eder;‘Biz bağımsızlık ve devrim ruhunu ondan öğrendik.Evet bizde savaştık. Ancak bir devlete karşı savaştık..O ise dünyanın en güçlü ordularının hepsini birden yendi..Hiç yenilgi almamış tek askerdir o’ der…Üstelik sadece cephede değil, her alanda savaşmış, başarılı olmuş ‘müthiş’ bir insan…
*- Başkası yok!
Yıllar sonra Fidel Castro, Türkiye’ye gelince yine benzer sorular sorulur.Şöyle cevaplar verir:‘Bende çok zorlu bir savaşın içinden çıktım. Onca kitaplar okudum…Ancak savaş meydanlarında kitap okuma rekorları kıran başka bir asker görmedim, duymadım.Her şeyi anladım da bunca güçlüğü ve değişimi nasıl başardı hafızam almıyor’ dedi.Bunlar o günlerin medyasında yer almıştı…
*- Okuyan öğrenmiştir
Bir ilavede benden…Dünyada kendi topraklarını işgal ederken canlarını vermiş düşman askerlerinin analarına, ‘Ey evlatlarını bu topraklarda kaybetmiş analar silin gözyaşlarınızı, onlar artık bizimde evlatlarımızdır.Bırakın Mehmetlerle koyun koyuna uyusunlar’ diyebilecek ruha sahip bir tek devlet adamı ve askergösteremezsiniz, dünya tarihinde…
‘Vatan savunması için yapılmayan her savaş bir cinayettir” diyen, başka bir asker ve devlet adamı yoktur..Neymiş….Demekki bu ülkede sadece Mustafa Kemalin heykeli olacak diyenFidel Castro’nun bir bildiği varmış…Sadece Atatürk karşıtlarına değil, salon züppelerine ve de menfaat yani beklenti peşinde koşan sahtekâr, iki yüzlülere de kapak olsun bu yazı…
***-GÜNCEL
*- İlk lavanta hasadı

Seferihisar Belediyesi’nin 2015 yılında üreticilere katma değeri yüksek, alternatif bir ürün olarak sunduğu lavanta çiçeği Turgut Köyü’nde beşinci yılına girdi.Tıp ve kozmetik sektörünün yanı sıra yağ üretim sektöründe de yaygın kullanılan, nektarı ve kokulu çiçekleriyle arıcılığa da katkısı olan lavantanın Seferihisar’daki üretim merkezi konumunda bulunan Turgut Köyü’ndeki ilk lavanta hasadına İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer da katıldı.Soyer, “Beş yıl önce lavanta üretimine büyük bir heyecanla Seferihisar’da bu tarlada başlatmıştık. Şimdi lavanta üretimini İzmir’in diğer ilçelerine yayıyoruz.39 bin fideyi Buca Doğancılar, Kemalpaşa Yeni Kurudere ve Menemen Emiralem köylerinde dağıttık. “Başka Bir Tarım Mümkün” diyerek katma değeri yüksek bu ürünü İzmir kırsalında yaygınlaştırmak için elimizden ne geliyorsa yapacağız” dedi.Seferihisar Belediye Başkanı İsmail Yetişkin’in rahatsız olması nedeniylekatılamadığı hasat etkinliğine Seferihisar Belediyesi Başkan Vekili Yelda Celiloğlu katıldı.

*- Kolektif Hayal Gücü ve Müzik Buluşmaları Başlıyor

İzmir Büyükşehir Belediyesi dünya müziğinin değerli isimlerini İzmirlilerle buluşturuyor. Kolektif Hayal Gücü ve Müzik Buluşmaları 6 Temmuz’da Bergama Akasya Parkı’ndaki ilk dersle başlıyor.29 Temmuz’a kadar devam edecek dersler her pazartesi ve salı Bergama Akasya Parkı’nda, çarşamba ve perşembe günleri ise Mogambo Kültürpark’ta yapılacak.Çalışmanın hedefleri arasında çocukların sese ve müziğe ilgilerini güçlendirmek ve bakış açılarını geliştirmek yer alıyor. Usta eğitmenler eşliğindeki derslerde katılımcılar ilgi duydukları enstrümanları daha yakından tanıma imkanı bulacak.
*- İnsana değer vermek

Karşıyaka Belediye Meclisi, Temmuz ayı ikinci toplantısında 2019 Yılı Faaliyet Raporu’nu oy birliğiyle onayladı.Yaklaşık 15 aylık görev sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Karşıyaka Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, özellikle sosyal adaletsizliğe karşı insan odaklı hizmetlere ağırlık vermeye çalıştıklarını vurguladı, birlik ve beraberlik çağrısı yaptı.Hayata geçirdikleri çalışmalar hakkında değerlendirmelerde bulunan Başkan Tugay ‘Yoksulluk, açlık, çevre sorunları, altyapı sorunları, eğitim olanaklarının azlığı ve sağlık gibi alanlarda çözüm üretmek adına sessiz sedasız bir şeyler yaptık.Faaliyet raporunda bazıları yazmıyor. Mesela 0-3 üç yaş çocukların beslenmeleri ve gelişmeleriyle ilgili evde takip sağlayacağımız bir sistemi başlattık.Gerçekten neyi ne zaman yedirmesi gerektiğini, anne sütünü ne kadar emzirmesi gerektiğini, çocuklarının sağlıklı yetişip yetişmediğini, ne zaman aşı yaptırması gerektiğini bilmeyen insanlarımız var, amacımız ailelere bu konularda destek vererek sağlıklı nesiller yetişmesine katkı sağlayabilmek. Biz istiyoruz ki anneler kadınlar aynı zamanda çalışabilsin, sosyal hayata katılabilsin ama bunun için kreş gerekiyor. Bize ait anaokullarının ücretlerini sizlerle birlikte bu salonda 750 liradan 600 liraya düşürdük.500 ya da 400 liraya da düşüreceğiz, beraber karar vereceğiz.Bir gün belki o çocukların tamamına ücretsiz kreş hizmeti vereceğiz, hayalimiz bu.Anaokullarımızın hepsini o Finlandiya sistemi olarak bilinen eğitim anlayışı doğrultusunda değişime tabi tuttuk.Çocukların ufkunu açacak atölyeler yapıyoruz.Bunun önemini o çocuklarımızın gelişimini gördükçe çok daha iyi anlayacağız’ dedi.

*-


Yaşar EYİCE

Bir yanıt yazın

Top