Buradasınız
Anasayfa > KÖŞE YAZARLARI > *- ÖNEMLİ SIKINTIMIZ / YAŞAR EYİCE

*- ÖNEMLİ SIKINTIMIZ / YAŞAR EYİCE

Sosyal Medyada Paylaş

Ahmet Şen kibarlık göstermiş, ‘Hocam’ diyerek attığı mesajda sorunu dile getirmiş!

Ahmet Şen’in sorunu hepimizin önemli derdimiz.

Sağlığımızı yakından ilgilendiriyor.

Belirttiğine göre, ‘tansiyon’ ilacını haftalardır tedarik edemiyor.

Eczacılar, ‘benzeri!’ yani muadili olduğunu ve isterse bunu verebileceklerini belirtiyorlarmış…

‘İlaç yokluğu başladı!’ diyerek ilgililerin dikkatini çekmeme istiyor.

Yanıtım şöyle oldu:

‘Bu yeni bir olay değil…

Dolara, yani dövize bağlı!

Eczacıların belirttiklerine göre zam yapılmasına rağmen geçen haftaya

Kadar 250 çeşit ilaç piyasada yok.

11 liraya satılan aspirin bile 48 lira oldu…

Ama Ahmet Şen bey yine de şanslılardan!

Çünkü ilacının muadili var…

Ya bunu da bulamayanlara ne demeli?

Halleri nicedir!

Ben bildim bileli böyle durumlarda, ağzımızdan şöyle bir laf çıkar;

‘Ne günlere kaldık!’

Ahmet Şen Beye son sözüm şu;

‘Merak etmeyin bu günler de geçer!’

Remzi Göçmen ise yine eskilerin bir deyişini anımsatıyor:

‘Geçer geçer de, ama hepimizi deler de geçer!’

Eyüp Kement ise bu sıkıntılı durumlarda yapılması gerekeni anlatıyor;

‘Türk Sanat Müziği ile ilgilenin!’

Görüşlerini yansıttıkları için kendilerine teşekkür ediyorum…

*-  HATA VE DEDİKODU YAPANLAR

Konuyla ilgisi yok ama önce bir atasözümüzü paylaşacağım…

Bizim en önemli sorunlarımızdan birini çok iyi anlatmışlar!

Söylüyorum:

‘Çalışan hata yapar, çalışmayan dedikodu yapar!!

Tabi yazanlar çizenler de oluyor..

Hayal güçlerini çalıştıranlar da!

İşte tarihten bir örnek?

Başbuğ Alpaslan Türkeş bile MHP’nin bir büyük kongresinde ondan iftiharla söz etmişti…

Çünkü ‘memleket sevdası’ denilince akla ilk gelen isimlerden biri de odur, Nazım Hikmet!

*- GÜLMENİN SONUCU

‘Ran’ soyadını Nazım Hikmet ne başta ne de sonda kullandı.

Hıfzı Topuz’un anlatımıyla; ‘Ran’ın öyküsü hayli eğlenceliydi:

‘Nazım, Piraye’yle soyadı konusunda anlaşamıyordu.

Bir gün, ‘Sen istiyorsan git kendine bir soyadı al. Ben de gerekirse onu kullanırım’ dedi.(…)

Birlikte bir soyadı düşünmeye başladılar.

Piraye ne bulsa Nazım gülüyordu.

Sonunda anlamsız bir soyadı almaya karar verdiler.

Piraye ‘Ran’ soyadını önerdi.

Nazım da bunun bazı fiillerin sonuna eklenebileceğini anımsattı.

Örneğin;

başaran, kurtaran, saldıran, coşturan..

Buna çok güldüler, ‘İsteyen kendine göre yorumlasın’ dediler.

Ertesi gün de nüfus idaresine başvurup Ran’ı nüfuslarına işlettiler. (…) Yıllar sonra Memet Fuat annesine Ran’ın ne anlama geldiğini sorduğu zaman Piraye ‘Hiçbir anlamı yok, ben aldım oldu’ diyecektir.”

*- BAŞKA ÖRNEKLERİ DE VAR

Ran soyadı hakkında atıp tutanlar vardı ki, 1943’te, Kemal Tahir’e bir mektubunda şöyle yazıyordu Nazım Hikmet:

‘Bizim beşinci koldan, Alman ajanı bir serseri bir kitap çıkarmış.

‘Vatana ihanet!’ suçunu her sayfasında işleyen bu kitap benim hainliğime delil olarak saydığı gösteriler arasında soyadımı da ele almış.

Malum ya, benim soyadım Ran.

Meğer Ran, nar’ın tersiymiş.

Nar çiçeği ise kırmızı olduğu için ben kendime böyle soyadı almışım. Gülmekten katıldım.

Ve, bir fıkra gibi, gülesin diye sana yazıyorum.’

(DERYA BENGİ-ERDİR ZAT, “100. Yılında Cumhuriyet’in Popüler Kültür Haritası-1, ‘Her Savaştan Bir Yara’, 1923-1950”, YKY, 2020).

Aslında konu benzeri çok hikayemiz var…

Bir kibrit kutusunun üzerindeki çizgilerden, şekillerden tutun da, bir sahil belediyemizin ‘kırmızı’ rengin hakim olduğu cadde ve kaldırımlara kadar…

Yaşar EYİCE
0532 781 95 18
Twitter: @Yeyicee
Facebook:  yasar.eyice.311

Bir yanıt yazın

Top