Buradasınız
Anasayfa > KÖŞE YAZARLARI > *- OLUR MU? / YAŞAR EYİCE

*- OLUR MU? / YAŞAR EYİCE

Sosyal Medyada Paylaş

İşçinin, memurun kısacası çalışanın hakkını korumak ne kadar önemli ise o kadar da ulvidir.

Çok değerlidir.

Ama, ‘eşit işe eşit maaş!’ sözüne de dönemine de karşıyım…

Çok sayıda çalışanın bulunduğu bir müessesede yönetim kadrolarına sorun bakalım ne diyecekler?

Bir ara bir sanatçı çıkmış, ‘Benim oyum ile şu kişinin oyu aynı olur mu?’ diye sormuştu…

Büyük tepki çekti, özellikle aklı başında kişilerden…

Ama o kişiler, ne bileyim yürümesini, yemesini, konuşmasını bilmeyen için hiç çekinmeden ‘ayı’ ya da ‘eşek’ diyebiliyorlar…

Yani işine geldiği gibi konuşuyorlar bir de ağızlarını bükerek, gerdan kırarak…

Derneklerde, topluluklarda yapılan seçimlerde, ‘Herkes yönetim kadrosuna ya da başkanlığa layıktır!’ derler, atar tutarlar…

Sonra da, ‘Şu deli mi, geri mi başkan olacak?’ diye dedikodu yaparlar…

Rakiplerini ‘kara cahillikle’ suçlarlar…

Zaten biz olaya hep iyi değil kötü yönüyle bakarız…

Bu anlattıklarım, en çağdaş, en akılcı, modern diye tanımladığımız gruplarda da böyledir, diğer kesimlerde de…

Ben de bir zamanlar ‘eşit işe eşit maaş!’ diyenlerdendim…

Ama şimdi bakıyorum:

‘Biri oturuyor, diğeri koşuşturuyor!’

Bir aynı işi kısa sürede yapıyor, diğeri akşamı ediyor…

Arkadaşım Gazeteci Halil Vural’ın dediği gibi, ‘İş sanki eline yapışıyor!’…

Yani ne becerikli ne de özverili…

Performans önemli…

Kendini geliştirme önemli…

Ama unutmayalım;

Bir zamanlar ‘kapıcı’ ya da ‘kavas’ veya ‘odacı’ olarak tanımlanan kişiler bile toplu sözleşmeler sonrası bırakın şefleri, müdürleri, genel müdürlerden bile daha fazla maaş alıyorlardı…

Örnekleri hâlâ aklımda…

Bir zamanlar ESHOT çalışanlarının haklarını korumak ve onlara destek vermek için İzmir’den Ankara’ya kadar bir ay yürümüştüm…

Altımda patron Aydın Bilgin’in verdiği şoförlü son model bir araç olmasına rağmen beş gazeteci arkadaş işçilerin haklı direnişlerinde yanlarında olmuştuk…

Yoksa kendimizi inkâr ederdik…

Bir de fotoğraf sergisi açmıştık…

Bu arada yazmadan edemeyeceğim:

CHP’de krizler bitmiyor..

Neymiş efendim bu kez ‘Protokol krizi’ olmuş…

CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu geçenlerde İzmir’de iken, bazı CHP’li yöneticiler programlara alınmamışlar…

Almayan da alınmayan da haksız…

Çünkü bunların aklı hizmette olamaz…

Bunlar sadece ve sadece genel başkana yağ çekmek, görüntülere girmek ve listelerde ön sıralarda yer almayı düşünüyorlar…

Bu konuyu da arada irdeleyeceğim…

Bu tipler sayesinde seçimlerde bazı koltuklar AKP’ye kaptırılıyor…

CHP suni gündemle ‘protokol krizi’ ile uğraşırken, AKP’liler ise şu talimat veriliyordu:

‘Dokunun, dinleyin, çözün!’

*- KUSURA BAKANLAR

Kendisini sıradan bir olarak ilan eden Ebru Kurt kendisi gibi ‘sıradan insanların gücüne’ inananlardan…

Bu nedenle kendisi de değiştirmek istediği bir karara destek bekliyor.

Ama kendisinden önce bu konuda girişimde bulunan ve açıklama yapanlar da var.

Ebru Hanım, ‘Merhaba Yaşar, Gece 12’den sonra müziğin kısıtlanması insan haklarına aykırıdır. Bu yasak, insanların hayatlarına, yaşam tarzlarına, özgürlüklerine müdahale etmektir, diyerek imza kampanyası başlattığını ve benden de destek istediğini belirerek, ‘Müzik sınır tanımaz; müzik yasağı kaldırılsın!’ diyerek ‘Kusura Bakıyoruz!’ cümlesini kullanıyor.

İddia ve istek şöyle:

‘Gece 12’den sonra müziğin kısıtlanması insan haklarına aykırıdır.

Bu yasak, insanların hayatlarına, yaşam tarzlarına, özgürlüklerine müdahale etmektir.

Tüm pandemi önlemleri ve yasakları kaldırılırken, müzik yasağının sürdürülmesi kabul edilemez.

Müzik sınır tanımaz! Müzik yasağı hemen kaldırılsın!’

Bakalım ses veren çıkacak mı?

Bence önümüzdeki hafta Bakanlar Kurulu toplantısı yapılacak ve sınırlama Ebru Kurt Hanım ve müzisyenler ise özellikle turizmcilerin istekleri yerine gelecek.

Çünkü sıradan insanların gücü birçok kez siyasilerden daha fazladır.

*- ABD’DEN AÇIKLAMA

ABD Adalet Bakanlığı, Avusturya’da 19 Haziran’da ABD’nin talebi üzerine tutuklanan işadamı Sezgin Baran Korkmaz hakkındaki suçlamalarla ilgili açıklama yaptı.

Utah’da yargılanmak üzere Korkmaz’ın iadesinin isteneceği belirtildi.

Yapılan yazılı açıklamada, Utah’da hazırlanan iddianamede Sezgin Baran Korkmaz’ın kara para aklama ve on ayrı para transferi dolandırıcılığı ve resmi işlemleri engelleme suçlarıyla itham edildiği belirtildi.

İddianamede Korkmaz’ın Türkiye ve Lüksemburg’daki banka hesapları üzerinden 133 milyon dolardan fazla parayı akladığı belirtildi.

Bizim yorumcular; ‘ayakkabı boyacılığından hiç kimsenin bu kadar yükselemeyeceğini, normal şartlarda bu kadar mal mülk para sahibi olamayacağını, birilerinin yönetiminde bu işleri yaptığını’ belirtiyorlar.

Bu iş insanının da Türkiye bağlantılarının yakında bizim emniyetin araştırması sonucu ortaya çıkacağını da anlatılıyor…

 

*-

Bir yanıt yazın

Top