Buradasınız
Anasayfa > KÖŞE YAZARLARI > Kurtuluşa Giden Son 3 Gün / BAHA MERSİN

Kurtuluşa Giden Son 3 Gün / BAHA MERSİN

Sosyal Medyada Paylaş

7 Eylül 1922, Perşembe akşamı. Müslümanlığa göre Cuma vakti…

İzmir’e, düşmanı denize dökmeye, 3 koldan ilerleyen, Mustafa Kemâl Paşa’nın komutasındaki Türk orduları, bugün; Beydağ, Turgutlu, Aydın, Germencik, Kuşadası, İncirliova, İvrindi, Torbalı ve Saruhanlı’yı düşman işgâlinden kurtardılar…
Halkta büyük bir coşku… Akşam dualarını yapıp, birkaç saat uyuyup; Burhaniye, Kemalpaşa, Selçuk ve Manisa’ya ilerleyecekler. Amaçları Cuma namazını; bu düşman işgâlinden kurtardıkları şehirlerde kılmak. Allah; bu şanlı orduya, bu dileği nasip edecek. Bin şükür!..

***

8 Eylül Cuma, sabah saatleri…
Türk askeri; Yunan askerinin kaçarken başlattığı ve 3 gündür, yaklaşık 10 bin evin yanıp kül olduğu Manisa’da. Manisa kurtarıldı. Yangın söndürüldü. Cuma namazı kılındı. İstikamet, İzmir. Kurtuluş’un taçlanacağı son durak! Çiçek açan İzmir’in dağları; bağrına basmak için, Mustafa Kemâl’i ve Türk askerini bekliyor…
O günün öğleden sonrası…
Türk Ordusu’na ait birkaç keşif uçağı; İzmir semâlarında, üzerinde ay ve yıldızlı Türk bayrağı ile uçuş yaptılar. Rabbime bin şükür; nihayetinde, İzmir’in mavi semâlarına Türk bayrağının ay yıldızı düşmüştü…
Aynı günün gecesi…
Efeler; çiçek açan İzmir’in dağlarında, Türk süvari birlikleri de; Sabuncubeli’nin, henüz bugün kurtardıkları Manisa tarafındaki eteklerinde. Sabahı, zaferi bekliyorlar…

***

9 Eylül 1922, Cuma ertesi, zafer öncesi…
Sabah namazının ardından; doğan güneşle, efeler dağdan şehre, süvariler; aynı İzmir’imden ayrı kaldığımda, her defasında; yine, yeniden, Sabuncubeli’nden Bornova’ya inerken ki hayranlığımla; Bornova’dan, ezan ve “Allah Allah…”sesleriyle, tekbirlerle kente girme kararı aldılar. Ve önce bütün Bornova Ovası’nı, ardından göğün mavisini yırtarak, kulaklarda uğultular yaratan, tek bir top ateşi bütün ufku kapladı…
Kentin üzerine serpilen top sesini duyan kulaklar, merakla bakışlarını Bornova sırtlarına doğru çevirdiler. Süvariler Bornova sokaklarına girdiklerinde, üzerilerine çevrilmiş sinsi namlular ateş aldı. Küçük çatışmalar ve karşılıklı ateşlerden sonra; saat 9.30’da, Bornova Hükümet Konağı’na girildi ve binaya Türk bayrağı çekildi…
Türk bayrağının çekildiği aynı dakikalarda, İzmir Merkez Cami’nin minaresinden, olabildiğince yanık ve Vatan Aşk’ıyla kavrulan, heyecanlı bir ses ezan okuyordu…

Artık şanlı Türk bayrağı, Bornova’dan İzmir’e doğru dalgalanıyor ve sanki İzmir ovalarını selamlıyordu. Bir çırpıda Kordonboyu’na çıktılar. Denizde sayısız düşman gemisi kendilerini izliyordu. Ve süvariler, üstleri başları toz toprak içinde; her birinin yağız çehreleri, körfezin mavisine vurmuş biçimde ilerliyorlardı…
Kordon’da nal sesleri çınlıyordu. Saat 10.20 sıralarında; Yüzbaşı Şerafettin önde, müfrezesi arkasında, Konak Meydanı’na ulaştılar. Sağ tarafta Sarıkışla, sol taraflarında Hükümet Konağı yer alıyordu. Dağlardan efeler inmiş, kendilerini karşılamışlardı. Hükümet Konağı’nın balkonunda, hâlâ Yunan bayrağı dalgalanıyordu…

Kalabalık arasından koşarak biri geldi. Yanında getirdiği, elde dikilmiş bir bayrağı Şerafettin Bey’e verdi. Yaralı halde bulunan Şerafettin; katlanmış bayrağı bir çırpıda, yaralı göğsünün içine soktu…

Hükümet Konağı’nın yan kapıları kırıldı; sonra da, ön kapısı arkadan açıldı. Şerafettin Bey, yanında iki teğmeni ile birlikte atından atladı; koşar adım bir elinde kılıcı, ötekinde mavzeri merdivenleri çıktı. Bir solukta Hükümet Konağı’ndaydılar…
Yüzbaşı Şerafettin Bey, arkadaşlarının yardımıyla; gönderdeki Yunan bayrağını indirdi. Göğsüne koyduğu şanlı Türk bayrağını, göğsünden çıkardı. Bir anda, kanının bayrağına bulaştığını fark etti. Kırmızı bayrağına, kanının kırmızısı karışmıştı…
Ve O; o an, şunları düşünüyordu:
“Kanımın bulaştığı bayrağıma, şimdi de gözyaşlarım bulaşıyor. Kanlı bayrağımı öpüyor, öpüyor, öpüyorum. Artık ölsek ne gam!..”

***

Nasıl denmez ki ağız dolusu, nasıl söylenmez ki bu marş; yürekten dile, nasıl yol almaz?
“Yaşa Mustafa Kemâl Paşa yaşa!
Adın yazılacak mücevher taşa.
Kanım feda olsun güzel vatana…”
Özgürlüğe yürüyordu İzmir’im, oradan Vatan’ım; adım adım…
“Ben hür yaşadım, hür yaşarım!
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner aşarım!
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım!..”
Gün; Kurtuluş Savaşı’mızın nihayete erdiği, kurtuluşumuzun İzmir’le taçlandığı, Vatan’ımızın, düşman işgâlinden kurtulduğu gün…
Gün, 9 Eylül!..
İzmir’imizin, Vatan’ımızın kurtuluşunun, 99. yıl dönümü kutlu olsun!..
Minnetle ve saygıyla…

 

Bir yanıt yazın

Top