Buradasınız
Anasayfa > Genel > Kılıçdaroğlu, çalınan oylarla ilgili YAŞAR EYİCE

Kılıçdaroğlu, çalınan oylarla ilgili YAŞAR EYİCE

Sosyal Medyada Paylaş

Kılıçdaroğlu, çalınan oylarla ilgili Erdoğanın elinde olduğunu söylediği videoyu merak ettiğini söyledi

— 
Yaşa*- Reis biraz gevşedi mi? ‘Her şey daha güzel olacak!’ diyen İstanbullu kadına ‘Daha da güzel…’ diyerek, gülümsedi…

*- YSK, ‘İstanbul seçimlerinin tamamının yenilenmesi’ teklif ve itirazlarını az önce reddetti… Kılıçdaroğlu ile Akşener, ‘Farklı bir karar beklemiyorduk’ diyerek, 23 Haziran’da fark yapacaklarını belirttiler

*- Yıldırım’ın, bir vatandaşın ‘Seçimler neden iptal edildi?’ sorusunu ‘hırsızlık’ olarak değerlendirilmesi muhalefet tarafından büyük tepki gördü.. Akşener, ‘Bunu AKP’nin uzmanlık alanı’ olarak değerlendirdi

*- Kanun ne diyor? Bunları da ele aldım…

Zaman mı değişti, insanlar mı?

Bu cümleye değişik yorum yapanlar çıkabilir!

Ya makama saygıyı öğrendik, ya da kendimizi koruma içgüdülerimiz biraz daha gelişti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan yine İstanbul’da idi…

Hatta ilk kez koruma ordusu biraz uzakta kaldı…

Nostaljik tramvaya da bindi, halkı selamladı, selamları aldı…

Bu arada bir bayan bağırdı, ‘Cumhurbaşkanım her şey daha iyi olacak!’ diye…

Gülümseyerek, arka arkaya iki kez ‘Daha da iyi olacak!’ yanıtını verdi…

Şöyle gerilere bakarsak, İzmir ve Bergama’daki iki kadını anımsıyorum…

Reis geçerken balkondan bağırmışlardı…

İki gün önce İzmir Milletvekili Binali Yıldırım’ın söylediği bir cümlenin benzerini söylemişlerdi…

İzmir’den sonra İstanbul seçimlerini de geride kapatan Binali Yıldırım’a bir vatandaş, ‘Seçimler neden yenileniyor?’ diye sordu…

Çok tenkit edilen bir yanıt geldi:

‘Çaldılar!’

Yani bir hırsızlık var…

Yaşamda benim şöyle bir sözüm var:

‘Katili af ederim, hırsızı asla!’

*-

Birçok olayın tanığı çocukluk arkadaşım, sporcu (gülleci) Nüvit  Belevi ile konuştum…

Ağabeyi hem sporcu hem de Bornova’nın Ayfer Feray gibi ilk sanatçılarındandı…

Biri sinemacı, diğeri tiyatrocu…

Bu arada Hasan Arıcan’ın, büyük emek vererek hazırladığı ‘Bornova kitabını’ da, ağabeyini geçen yıl kaybettiğini anlattı…

Kaybettiğimiz dostlarımızı da konuştuk…

Güzellikleri de…

Ahmet Cun’un da kulaklarını çınlattık.

Bir ara kendisine ‘Bornovalılar Derneği’ ya da ‘Platformu kuralım’ demiştim…

Aynen Hikmet Kumuk’a yakın zamanda söylediğim gibi..

O da, benzer bir derneğin olduğunu söylemişti…

Tabii bu konuları uzun uzun değerlendirmeye çalıştık…

Gelecek bize umut vermeli, çocuklarımıza torunlarımıza değil mi?

Biraz şüpheciyiz nedense…

Bu konuya arada girmeye çalışacağım…

Bu arada çok ama çok önemli bir noktaya değinmek istiyorum….

Belki büyüklerimizden, belki ailelerimizden, belki yetişmemizden ya da sempati duyduğumuz gibi duymadığımız, ya da yaşantımızda gördüklerimizden dolayı çoğunluğumuz değişik siyasi görüşteyiz…

Ama bir günden bir güne birbirimize sitem ettiğimiz, konuyu fanatik bir hale getirmediğimizi ve de doğruya doğru, yanlışa yanlış dediğimizi de ısrarla belirtmekte de yarar görüyorum…

Çünkü hepimizin ortak hedefi, insanların, insanlarımızın yaşamlarını mutlu, huzurlu ve korkusuzca sürdürebilmeleri…

Bizi bölmelerine imkan tanımamak…

*-

31 Mart Yerel Seçimlerini herkes kendine göre değerlendiriyor.

Özellikle; Yüksek Seçim Kurulu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal etmesi ve Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını geri almasından dolayı çeşitli söylentilerin yanı sıra, ortalıkta çeşitli fotoğraflar ve konuşmalar gırla gidiyor.

Fotomontajları da var, uydurulanları da…

Ama ortada bir hukuksuzluk olduğu gerçeği de…

Ben bugün YSK’yı irdelemek yerine biraz geriye gideceğim..

İYİ Parti, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘AKP Genel Başkanı”’sıfatı nedeniyle propaganda yasağının uygulanacağı 21-31 Mart tarihleri arasında kamu araç gereçlerini kullanmaması yönünde YSK’ya başvuruda bulunmuştu.

YSK bu başvuruyu ret ederek bir anlamda AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçimlerde devletin her türlü olanaklarını sonuna kadar kullanmasının önünü açmıştı.

Bu karar Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı sıfatı taşımasından dolayı belki anlayışla karşılanabilirdi, ( o da hiç bir siyasi partinin lehine propaganda çalışmasına katılmaması şartıyla) ama diğer yandan da AKP Genel Başkanı olduğu için tarafsızlık ilkesini ihlal edeceğinden dolayı bence doğru değildi.

*-

YSK üyeleri Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı olan Erdoğan’ı seçim kısıtlamalarının dışında tutmasının ilk meyvesini de görev sürelerinin sona ermesine rağmen bir yıl uzatılması süratiyle almış oldular.

Yani, tabiri caizse ‘al gülüm, ver gülüm’ oldu.

Yoksa YSK ’üyelerinin görev sürelerini bir yıl daha uzatılmış olmasını başka türlü nasıl açıklayabiliriz.

Partili olursak gözlerimizi kapatır, ağzımızı açarız…

*-

Bazıları; bu aşamadan sonra YSK üyelerinin böyle bir durum karşısında tüm siyasi partilere eşit mesafede yaklaşmasını beklemek bazılarına göre iyimserlik, bazılarına göre ise enayilik idi…

Seçimlerin hemen arefesinde alınan karar olumsuz ve endişeli bir hava yarattı.

Ben de bir başka olaydan bu arada söz edeyim:

Sendikalar ile belediyelerin seçim öncelerinde toplu sözleşme görüşmelerine de kesinlikle karşıyım…

Bu yasaklanmalı…

Ya seçimlerden en az bir yıl önce, ya da seçimlerden sonra sözleşmeler yapılmalıdır.

Haksız yere yüksek maaş alanları ve bizim paramızı çarcur edercesine bazı derneklere, sendikalara şunlara bunlara dağıtılmasını büyük haksızlık olarak kabul ediyorum….

Hepimiz biliyoruz, devlet dairelerinde ya da kamu kurumlarında ‘salla başını al maaşını’ dediğimiz cinsten çok insan var…

Şimdi bunlara bir de ‘bankamatik’ çiler eklendi…

Sayıları da az buz değil…

Çok yıllar önce fikirlerine önem verdiğim Av. Nimet Haytabay vardı…

Yalnız ben değil, en azından 40 yıldır iktidarda olanlar da muhalifler de kendisine hep hürmet ede geldiler….

Hiç  unutmuyorum;

Bir belediyede hiçbir iş yapmadan, dedikodu üretenleri belirlemiş ve başkana şu öneride bulunmuştu:

‘Bunların işi gücü bozgunculuk… Biz bunları belediyelere sokmayalım.. Kanunen atamıyorsak, hakları baki ise gerekirse maaşlarını evlerine gönderelim, bari çalışanlara engel olmasınlar…’

Bu arada benzer açıklamaları Reis ilk başbakanlık yıllarında açıklamıştı…

Her yıl her çalışanın imtihan olmasını ya da anlaşmaların bir en fazla iki yıllık olması gerektiğini. Nimat Haytabay ablanın söylediklerini başka benzer cümlelerle doğrulamıştı…

Bunlardan tüm kamu kurumlarının kurtulması gerekli…

Ama gerçekleri bilen bilmeyen binlerce kişi ‘Hayır’ demişti…

*-

Geldiğimiz durum itibarıyla AKP İstanbul seçimlerini kaybetmemiş olsaydı bugün İstanbul seçimlerini bu zamana kadar konuşmayacaktık. Son yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini unutmadık ama Cumhuriyet Halk Partisi’nin ıslak imzalı seçim sonuç tutanaklarını alamamasından ve parti genel merkezinde kurmuş olduğu seçim sonuçları ile ilgili programın çökmüş olmasından dolayı ne olup bittiğini anlayamamıştık.

Seçim Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Atı alan Üsküdar’ı geçti’ demesinden sonra sona ermişti.

AKP İstanbul seçimini de aynı şekilde kazanmış olsaydı 23 Haziran’da ne seçim vardı, ne de seçimle ilgili başka bir gündem vardı.

Bugün gündem belki de ekonomi olacaktı.

Ancak AKP’nin İstanbul seçimlerini kaybetmesinden dolayı gündemimiz yine seçim oldu.

*-

Biraz yasalardan söz edeyim:

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptal edilmesi ile ilgili önemli gördüğüm ikinci konu ise, diğer bölgelerde oluşan sandık kurulu üyelerinin kamunun dışında olup olmadıklarıdır.

İlçe Seçim Kurulları sandık kurullarını oluştururken kamu kurumlarından yeterli üyenin oluşturulamaması durumunda aşağıdaki şekilde doldurulur demektedir.

Sandık kurulu üyelikleri:

Madde 23 – (Değişik: 17/5/1979-2234/1 md.)

‘Sandık kurulu üyelikleri aşağıdaki şekilde belli edilir:

İlçe seçim kurulu başkanı, o seçim çevresinde seçime katılan ve ilçede teşkilatı bulunan siyasi partilerden, son milletvekili genel seçiminde o ilçede en çok oy almış olan beş partiye, her sandık için birer asıl ve birer yedek üye adını beş gün içinde bildirmelerini tebliğ eder.

Bu yoldan tespit edilen sandık kurulu üye sayısı beşten az olduğu takdirde, eksik kalan üyelikler, aynı şartları taşıyan diğer siyasi partilerden, aldıkları oyların büyüklük sırasına göre, aynı usulle tamamlanır. Oylarda eşitlik halinde ad çekilir.

Yukarıdaki hükümlerin uygulanmasına rağmen beş asıl ve beş yedek üyenin tümü belirlenemediği takdirde, o ilçede seçime katılan ve teşkilatı bulunan diğer siyasi partiler arasında ad çekilir.

Ad çekmedeki sıraya göre, adı çıkan, eksik üyelik sayısı kadar siyasi partinin yukarıda yazılan usulle bildireceği kimseler, sandık kurulu üyesi olur.’

*-

(Değişik altıncı fıkra: 13/3/2018-7102/4 md.) İlçe seçim kurulu başkanı, sandık kurulunun kalan bir asıl ve bir yedek üyesini belirlemek için önce, 22 nci maddenin birinci fıkrası uyarınca bildirilen listeden sandık kurulu başkanı olarak belirlenmeyenler arasından, ihtiyaç duyulan sandık kurulu üye sayısının iki katı kamu görevlisini ad çekme suretiyle tespit eder ve bu kişilerden mani hali bulunmayanları sandık kurulu asıl ve yedek üyesi olarak belirler.

(1) Bu madde başlığı ‘Sandık kurulu başkanının seçimi’  iken, 13/3/2018 tarihli ve 7102 sayılı Kanunun 3üncü maddesiyle metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir. 3634-2

Yukarıdaki fıkralar gereğince belirlenen sandık kurulu asıl üyelerinden göreve gelmeyenin yerine, öncelikle, gelmeyen üyenin yedeği alınır. Sandık kurulu başkan ve üyelikleri için ad çekme işlemleri, ilçe seçim kurulu huzurunda, bu kurulun başkanı tarafından yapılır.

Üyeliklerin bu şekilde doldurulması mümkün olmazsa, eksikler, ilçe seçim kurulu Başkanı tarafından, o çevrede bulunan ve sandık kurulunda görev verilmesinde sakınca olmayan kimselerden doldurulur.

İlçe Seçim Kurulları Kanunda yer alan bu açık hükümden dolayı sandık kurullarındaki eksikliği bu şekilde doldurmaktadırlar.

Şimdi İstanbul dışında oluşan sandık kurulları incelenmiş olsaydı bu kurullarda da banka çalışanlarının varlığı ortaya çıkacaktı.

Zaten bundan evvel yapılan Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri bu sandık kurulları ile yapıldı.

Eğer banka çalışanları sandık kurullarında yer alması seçimin iptalini gerektiriyorsa, o zaman en başta 24 Haziran Milletvekili ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri iptal edilmesi gerekirdi.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin iptal edilmesi ile ilgili önemli gördüğüm üçüncü konu ise, kamudan oluşmayan sandık kurullarından kimin sorumlu olduğu konusudur.

Bu konu ile ilgili muhalefetin herhangi bir girişimi olamayacağına göre bundan tamamen seçim kurullarının sorumlu olduğu ortaya çıkar.

Seçim Kanununa göre sandık kurullarında kamudan olmayanların görev alması bir suç değildir.

Yasa açık ve nettir.

Sandık kurullarında kamudan olmayanlara görev verilmesi suç unsuru teşkil etmiş olsaydı İlçe Seçim Kurulları sandıklarda kamudan olmayanlara görev vermezdi.

Hal böyleyken İstanbul’da bulunan sandık kurullarında kamudan olmayan görevlilerin yer almasından dolayı bu konuda hiçbir suçu olmayan Ekrem İmamoğlu’nun mazbatasını geri almak ve İstanbul seçimini iptal etmek hangi yasa ile bağdaşır? 

Eğer burada bir suç varsa ki, (böyle bir suç yok) o suç, İlçe Seçim Kurullarınındır.

Bu durumda bu sandık kurullarını oluşturan İlçe Seçim Kurullarının soruşturmaya tabi tutulması gerekir.

Yoksa İlçe Seçim Kurullarının hatalı oluşturdukları sandık kurullarının cezası, seçimi kazanan Ekrem İmamoğlu’na kesilemez.

Eğer ortada bir suç varsa, o suç İlçe Seçim Kurullarına kesilebilir.

Bunun yaptırımı da bu kurullar hakkında soruşturma açılmasıdır.

Keşke bugün bozulan ekonomiyi nasıl düzelteceğimizi konuşuyor olsaydık….

Bunları ben değil, her düşünür söylüyor…

Posta:yasar.eyice@gmail.comve yeyice@mynet.comTwitter: @Yeyicee
Facebook:  yasar.eyice.311

Bir yanıt yazın

Top