Buradasınız
Anasayfa > Genel > Gün  Che Guevara dostlar… / Baha Akıner

Gün  Che Guevara dostlar… / Baha Akıner

Sosyal Medyada Paylaş

Bir röportajında şöyle der: Eğer bir gün beni başım eğik görürseniz, biliniz ki, başım, yere düşmüş birini kaldırmak için eğilmiştir.

Ekler ardından: Ben adına kapitalizm denen, bireyleri aç gözlü, bencil, saygısız ve merhametsiz yapan ve insanlığa büyük yokluklar ve acılar çektiren bu ahlâksız, adaletsiz, merhametsiz ve küresel sömürü düzenine ve emperyalizme karşı savaşmak için devrimci ve gerilla oldum.

Gün  Che Guevara dostlar… / Baha Akıner

*****

Ölümünün üzerinden tam 20 yıl geçtiğinde, 9 Ekim 1987 tarihinde Küba’da gerçekleştirilen bir törende şöyle der Fidel Castro, yoldaşı Che Guevara için:

“…Che bize katıldığında, sadece tek bir koşul ileri sürmüştü. Devrim gerçekleştikten sonra Güney Amerika’ya dönmek istediğinde bunu yapmasına engel olunmayacak, devletin yararı gereği hiçbir gerekçe ileri sürülmeyecekti.

Bunu yapabileceğini ve O’nu destekleyeceğimiz yanıtını verdik. Bu sözümüzü bize, gitme gününün geldiğine inandığı ana kadar zaman zaman hatırlattı.

Yalnızca gitmesine izin verme sözümüzü tutmakla kalmadık, aynı zamanda bu görevi gerçekleştirmesi için mümkün olan bütün araçlarla O’na yardım da ettik. Gitme zamanını biraz geciktirmeyi dahi denedik…

Yetenekleri, deneyimi, prestiji göz önüne alındığında, Che’nin kendini büyük stratejik görevlere vermesi gerektiğini düşünüyorduk. Diğer yoldaşların örgütlenmenin ilk aşamasını bir sonuca vardırmasından sonra Che’nin daha ileri bir aşamada sürece katılmasının daha doğru olacağı kanısındaydık.

Biz savaş sırasında bu politikayı izlemiştik…

Rüyalarımızda bile, Che’nin hâlâ yaşadığını, burada görevini yerine getirmekle uğraştığını, hiç ölmediğini de hayal ediyoruz.

Devrimimizin yaşadığını gördüğümüzde, Che’nin asla ölmediğine, gerçekte her zamankinden daha fazla aramızda olduğuna, her zamankinden daha etkili olduğuna, emperyalizmin her zamankinden daha güçlü bir düşmanı olduğuna kolayca inanılır.

O’nun bir sembol haline gelmesini engellemek için cesedini kaybedenler, emperyalist efendilerinin talimat ve yöntemlerini izleyerek en küçük bir izi bile silebileceklerini umanlar gerçeği kabul etmek zorundadırlar.

Mezarı, kalıntıları, cesedi yoksa da Che, imparatorluğun korkunç bir düşmanı, bir sembol, bir güç, yok edilmesi mümkün olmayan bir varlık olarak yaşamaktadır.

Che’nin cesedini kaybederek acizliklerini, korkaklıklarını kanıtladılar…

Sömürülen köylülerin, işçilerin, öğrencilerin, aydınların, demokratların, ilericilerin, bu yarıkürenin yurtseverlerini ziyaret edebilecekleri Che’ye ait bir mezar olmasını istemediler. Ve O’nun kalıntıları önünde O’na saygılarını ifade edecekleri bir yerin bulunmadığı bu dünyada, Che her yerde saygıyla anılıyor…”

*****

Evet, bugünkü konuğumuz, Arjantinli Marksist-Leninist siyasetçi, Küba gerillaları ile Enternasyonalist gerillaların lideri ve komünist bir devrimci…

9 Ekim 1967’de, henüz 39 yaşında Bolivya’da öldürüldü Che Guevara…

*****

Asıl adı Ernesto…

İspanyol ve İrlanda asıllı bir ailenin beş çocuğunun en büyüğü olarak Arjantin’in Rosario şehrinde dünyaya gelir.

Annesinin ve babasının soyu Basklara dayanır. Doğum belgesinde doğum tarihi olarak 14 Haziran 1928 görünmesine karşılık bazı kaynaklarda aynı yılın 14 Mayıs günü doğduğu belirtilmektedir.

Sol eğilimli üst sınıf bir ailede büyür. Yaşamı boyunca astım krizleri çeken Guevara, iyi bir atletti. Bu engeline rağmen hevesli bir rugby oyuncusuydu.

Babasından satranç öğrendikten sonra 12 yaşından itibaren yerel turnuvalara katılmaya başladı.

Ergenlik döneminde şiire, özellikle de Pablo Neruda’nın şiirlerine merak saldı. Guevara, Latin Amerika’da kendi sınıfında yaygın olduğu üzere yaşamı boyunca şiir yazdı. Pek çok konuya meraklı, hevesli bir okuyucuydu, ilgilendiği kitaplar Jack London ve Jules Verne’in macera klasiklerinden, Sigmund Freud’un cinsellik üzerine denemelerine ve Bertrand Russell’ın toplum felsefesi üzerine tezlerine kadar giden bir çeşitlilik gösteriyordu.

Ergenliğinin son dönemlerinde fotoğrafçılığa merak saldı ve vaktinin önemli kısmında insanları, gittiği yerleri ve sonraları da arkeolojik alanları fotoğrafladı.

*****

Guevara, tıp öğrenimi için 1948’de Buenos Aires Üniversitesi’ne girer. Kesintili öğrenim hayatını, Mart 1953’te tıp öğrenimini bitirip aynı yılın 12 Haziran’ında diplomasını alarak noktalar.

Guevara, öğrenciliği boyunca Latin Amerika’da uzun yolculuklara çıktı. 1951 yılında eski arkadaşı kimyager Alberto Granado, yıllardır konuştukları Güney Amerika seyahati için tıp eğitimine bir yıl ara vermesini önerdi.

Kısa süre sonra, ‘’La Poderosa II’’ (Güçlü II) adını verdikleri 500 cc.lik 1939 model Norton marka motosikletle Alta Gracia’dan yola çıktılar.

Peru’da Amazon Nehri kıyısındaki San Pablo cüzzam kolonisinde gönüllü olarak birkaç hafta geçirmeyi düşünüyorlardı.

Guevara’nın bu yolculuğu anlattığı seyahat notları “Notas de Viaje’’ 2004 yılında “Diarios de motocicleta” (Motosiklet Günlükleri) adıyla sinemaya uyarlanmıştır.

Bu yolculuk sırasında kitlelerin yoksulluğunu, baskıyı ve güçsüzlükleri yakından gözlemleyen ve Marksizm’den etkilenen Guevara, Latin Amerika’daki ekonomik ve sosyal eşitsizliklerin tek çözümünün devrim olduğu sonucuna varır.

Yolculukları, Latin Amerika’ya ayrı uluslardan oluşan bir karma yapı olarak değil de kurtuluşu ancak kıta çapında bir strateji ile gerçekleşebilecek tek bir vücut olarak bakmasını sağlar.

Sınırları olmayan ve tek bir ‘’Mestizo’’ (Avrupalı ve yerli melezi) kültürle bağlanmış birleşik İber-Amerika kurabilmeyi hayal etmeye başlar.

Bu düşünce, sonraki devrimci eylemlerinde öne çıkacaktır. Arjantin’e döner dönmez, Güney ve Orta Amerika’da kaldığı yerden gezilerine devam edebilmek için tıp öğrenimini hızla bitirir.

*****

Guevara, 7 Temmuz 1953’te, Bolivya, Peru, Ekvador, Panama, Kosta Rika, Nikaragua, Honduras ve El Salvador’dan geçip Aralık ayının son günlerinde Guatemala’ya varır.

O sıralarda popülist bir hükümetin başındaki Başkan Jacobo Arbenz Guzmán, özellikle toprak reformu ve diğer değişikliklerle bir toplumsal devrim yapmaya çalışıyordu.

Beatriz halasına yazdığı mektupta Guatemala’ya bir süre yerleşmesinin sebebini şöyle açıklar: Guatemala’da gerçek bir devrimci olabilmek için gerekli ne varsa yapacağım ve kendimi mükemmelleştireceğim.

*****

Guatemala’daki Hilda Gadea, Arbenz hükûmetindeki birçok üst düzey politikacıyı Guevara ile tanıştırır. Daha önce Kosta Rika’da tanıştığı ve Fidel Castro ile bağlantılı bir grup Kübalı sürgünle de bağlantı kurar.

Bu sıralarda, Arjantinlilere özgü, “Hey”, “Dostum”, “Birader” anlamına gelen “Che” ünlemini çok sık kullanması nedeniyle ünlü “Che” takma adını kullanmaya başlar.

Guatemala’da CIA tarafından desteklenen Carlos Castillo Armas liderliğindeki darbede Guevara, birkaç günlüğüne Komünist Gençlik tarafından örgütlenen silahlı milislere katılır, bu grubun harekete geçmemesi üzerine tekrar tıbbi hizmetlere döner.

Darbenin ardından Guevara çarpışmak için gönüllü olur, ancak Arbenz yabancı destekçilerinin ülkeyi terk etmesini ister. Gadea tutuklandıktan sonra Guevara kısa süre için Arjantin Konsolosluğunda saklanır ve sonra Meksika’ya geçer.

Arbenz hükümetinin CIA destekli bir darbeyle devrilmesi üzerine, Guevara’nın Amerika Birleşik Devletleri’nin emperyalist bir güç olduğuna ve Latin Amerika ve diğer gelişmekte olan ülkelerdeki sosyoekonomik eşitsizlikleri düzeltmeye çalışan hükümetlere karşı koyacağına dair görüşleri kesinleşir.

Bu O’nun sosyalizmin ancak silahlı mücadele sonunda elde edilebileceği ve bu koşulları da ancak silahlanmış bir halkın savunabileceği yönündeki düşüncelerini kuvvetlendirmiştir.

*****

Eylül 1954’te Meksika’ya gelişinden kısa süre sonra Guevara Nico López ve Guatemala’dan tanıdığı diğer Kübalı sürgünlerle arkadaşlığını tazeler. Haziran’da López onu Raúl Castro ile tanıştırır.

Birkaç hafta sonra Küba’daki siyasi hapishaneden salıverilen Fidel Castro, Meksika’ya gelir ve 8 Temmuz 1955’te Raúl, Guevara’yı Fidel Castro ile tanıştırır.

Bütün gece süren ateşli bir sohbetin ardından Guevara, Castro’nun aradığı esin kaynağı devrim lideri olduğuna kanaat getirerek Küba diktatörü Fulgencio Batista’yı devirmek için kurulan ‘’26 Temmuz Hareketi’’ne katılır.

Grubun doktoru olmasına karar verildiyse de hareketin diğer üyeleriyle askeri eğitime katılır, eğitimin sonunda eğitmenleri Albay Alberto Bayo tarafından en göze çarpan öğrenci olarak nitelendirilir.

Bu sırada Gadea, Guatemala’dan gelmiştir ve Guevara ile ilişkileri devam etmektedir.

1955 yazında hamile olduğunu söyleyince, Guevara hemen evlenmelerini önerir. 18 Ağustos 1955’te evlenirler ve 15 Şubat 1956’da Hilda Beatriz adını verdikleri kızları doğar.

*****

Yoldaşları tarafından cesareti ve askeri yeteneği nedeniyle saygı gören Guevara, isyancılar arasında bir lider, bir Comandante Comandante olur.

Birçokları için de ‘acımasızlığı’ nedeniyle korkulan kişidir. Muhbir, kaçak ve casus olarak suçlu bulunan birçok kişinin infazından sorumludur.

7 Şubat 1959’da zafer kazanan hükümet tarafından Guevara “Doğuştan Küba Vatandaşı’’ ilan edilir. Kısa süre sonra Meksika’dan Granma yatıyla yola çıkmadan önce, ayrıldığı Gadea ile evliliğini resmen sona erdirmek için boşanma işlemlerine başlar.

2 Haziran 1959’da, 26 Temmuz Hareketi’nin Küba doğumlu bir üyesi olan ve 1958 sonlarından beri birlikte yaşadığı Aleida March ile evlenir.

*****

2 Ocak 1959 tarihinde La Cabaña hapishanesinin komutanlığına atanır ve 12 Haziran 1959’a kadar altı ay boyunca üstlendiği bu görevinde, Batista rejiminin memurlarının, BRAC gizli servis mensuplarının, savaş suçlusu olduğu iddia edilenlerin ve siyasi muhaliflerin yargılanması ve infazından sorumlu olur.

TIME dergisine göre, yönettiği yargılamaların ‘adil’ olmadığı iddia edilmektedir. Daha sonra Ulusal Toprak Reformu Enstitüsü’nde önemli bir göreve gelir ve Küba Merkez Bankası’nın başkanı olur.

Sık sık parayı kınadığı ve yürürlükten kaldırılmasını desteklediği için bu horgörüyü göstermek adına Küba paralarını takma adı olan “Che” ile imzalar.

Bu sıralarda satranca olan ilgisi tekrar canlanan Guevara, Küba’da yapılan ulusal ve uluslararası turnuvalara katılmıştır. Özellikle genç Kübalıları oyunu öğrenmeleri için teşvik eder ve onların ilgisini çekecek etkinlikler düzenler.

*****

1959 yılından itibaren Guevara, Küba’dan, diğer ülkelerdeki devrimci hareketlere yardım eder ama bunların tümü başarısızlıkla sonuçlanır. İlk deneme Panama’da yapılmıştır, diğer bir eylem de 14 Haziran’da Dominik Cumhuriyeti’nde yapılır.

1960 yılında Guevara, ‘’La Coubre’’ silah gemisi patlamasında kurbanlara yardım eder. Kurtarma operasyonu sırasındaki ikinci patlamayla birlikte ölü sayısı yüzü aşmıştır. Bu patlamada ölenlerin cenaze töreninde Alberto Korda, Che’nin o ünlü fotoğrafını çekmiştir.

La Coubre’nin sabotaj ya da kaza sonucu mu patladığı bilinmemektedir. Sabotaj olduğunu iddia edenler, sorumlu olarak CIA’yı ve sabotajı yapan kişi olarak da merkezi eyaletlerdeki Batista karşıtı güçlerden Guevara’nın rakibi olan ve daha sonra CIA ajanı olduğu sanılan William Alexander Morgan’ı gösterirler.

Kübalı sürgünler, patlamanın sorumlusunun Guevara’nın SSCB’ye sadık rakipleri olduğunu ileri sürerler.

Guevara, 1962 Ekim ayında ortaya çıkan Küba Füze Krizi’ne neden olan Sovyet nükleer balistik füzelerinin Küba’ya getirilmesinde anahtar rol oynar.

Birkaç ay sonra İngiliz gazetesi ‘’Daily Worker’’ ile yaptığı görüşmede eğer füzeler Küba kontrolünde olsaydı başlıca ABD şehirlerine doğru bu füzeleri kullanacağını söylemiştir.

*****

Aralık 1964’te Birleşmiş Milletler’de konuşma yapmak üzere Küba heyetinin başı olarak New York’a gider. CBS televizyon kanalında pazar günleri yayınlanan Face the Nation isimli haber programına çıkar. ABD Senatörü Eugene McCarthy, Malcolm X’in çalışma arkadaşları, Kanadalı radikal Michelle Duclos dâhil olmak üzere değişik kişi ve gruplarla görüşür.

17 Aralık’ta Paris’e uçar ve üç aylık bir uluslararası geziye başlar. Bu gezi sırasında Çin, Birleşik Arap Cumhuriyeti (Mısır), Cezayir, Gana, Gine, Mali, Dahomey, Kongo-Brazzaville ve Tanzanya’yı dolaşır. İrlanda, Paris ve Prag’da molalar verir.

*****

24 Şubat 1965’te Cezayir’de, sonradan uluslararası sahnede son görünüşü olacak olan “İkinci Afrika-Asya Ekonomik Dayanışma Semineri”ndeki konuşmasında şöyle der: Ölümüne olan bu mücadelede hiçbir sınır yoktur. Dünyanın hiçbir yerinde meydana gelen olaylara kayıtsız kalamayız. Bir ülkenin emperyalizme karşı zaferi bizim zaferimizdir, aynı şekilde yenilgisi de bizim yenilgimizdir. Sosyalist ülkelerin, Batı’nın sömürgeci ülkeleriyle üstü kapalı işbirliğini tasfiye etmeleri ahlaki görevleridir.

Ve ardından bu hedefe ulaşmak için komünist bloğu ülkelerinin uygulaması gereken bir dizi eylemi sıralar.

14 Mart’ta Küba’ya döndüğünde Havana Havaalanında Fidel ve Raúl Castro, Osvaldo Dorticós ve Carlos Rafael Rodríguez tarafından sade bir törenle karşılanır.

İki hafta sonra Guevara, kamu hayatından çekilir ve ardından tamamen ortadan kaybolur. Castro’dan sonra gelen adam olarak bakıldığı Küba’da nerede olduğu, 1965 yılının en büyük gizemlerindendir.

Ortadan kayboluşu için değişik sebepler öne sürülür. Mesela sanayi bakanıyken savunduğu sanayileşme projelerinin görece başarısızlığı, Çin-Sovyet Ayrılığı arttıkça Guevara’nın Çin Komünist Partisi yanlı tutumunu onaylamayan Sovyet resmi görevlilerinin Castro’ya yaptıkları baskı ve Küba’nın ekonomik gelişmesi ile ideolojik çizgisi üzerine Guevara ile Küba lideri arasındaki önemli görüş ayrılıkları bunlardan bazılarıdır.

Castro’nun, Guevara’nın tanınmışlığından rahatsız olup O’nu tehdit olarak görmesi de neden olarak gösterilir.

Castro’nun bazı muhalifleri O’nun Guevara’nın kayboluşu hakkındaki açıklamalarının şüphe uyandırıcı olduğunu söylerler.

Guevara’nın niyetlerini hiç alenen açıklamayıp, sadece Castro’ya yazılmış tarihsiz ve tarzı olmayan dalkavukça bir mektupla bildirmiş olması çoğu kişi tarafından şaşırtıcı bulunmuştur.

*****

Guevara’nın görüşlerinin Çin Komünist Partisi liderleri tarafından açıklanan görüşlerle benzeşmesi, ekonomisi gittikçe Sovyetler Birliği’ne daha da bağımlılaşmakta olan Küba için büyüyen bir sorundur.

Küba devriminin ilk günlerinden itibaren Guevara’nın Latin Amerika’da Maocu stratejinin uygulanmasını savunduğu düşünülüyordu ve yaratmış olduğu Küba’nın hızla sanayileşmesini öngören plan, Çin’in “İleri Büyük Atılım”ına benzetiliyordu.

Küba’nın batılı gözlemcilerine göre Guevara’nın Sovyet koşullarına ve önerilerine karşı çıkmasına rağmen Castro’nun kabul etmek zorunda kalması, ortadan kaybolmasının nedeni olabilirdi.

Hâlbuki hem Guevara hem de Castro, Sovyetler Birliği ve Çin’in de bulunduğu birleşik cepheyi destekliyordu. Ayrılığa düşmüş bu iki ülke arasında antlaşma sağlamak için başarısızlıkla sonuçlanan bir dizi girişimde de bulunmuşlardı.

*****

Dört yabancı gazeteciyle 1 Kasım’da yaptığı görüşme sırasında Castro, Guevara’nın nerede olduğunu bildiğini ama açıklamayacağını belirterek, eski yoldaşının öldüğüne dair söylentileri reddeder ve Guevara’nın sağlığının çok iyi olduğunu ekler.

Castro’nun sözlerine rağmen 1965’in sonunda Guevara’nın akıbeti bir gizem olarak kalır, hareketleri ve nerede olduğu iki yıl boyunca özenle saklanan bir sır olur.

Guevara’nın nerede olduğu konusundaki spekülasyonlar, 1966 yılı boyunca ve öldüğü yıl 1967 boyunca devam eder.

Mozambik bağımsızlık hareketi FRELIMO’nun temsilcileri, 1966 sonu ya da 1967 başında, Guevara ile Darüsselam’da buluştuklarını ve o zaman da O’nun devrim projelerine yardım önerisini reddettiklerini bildirirler.

1967 yılının 1 Mayıs gösterileri sırasında Havana’da yaptığı konuşmada, Silahlı Kuvvetler Bakan Vekili Bnb. Juan Almeida, Guevara’nın “Latin Amerika’da bir yerlerde devrime hizmet ettiğini” duyurur. Ve Bolivya’da gerillaların başında olduğuna dair gelen haberlerin doğru olduğu sonradan anlaşılır.

*****

Bir muhbir, Guevara’nın yaşadığı gerilla kampının yerini Bolivya Özel Harekât Birliği’ne bildirir. 8 Ekim’de kamp kuşatılır ve Guevara, Simeón Cuba Sarabia ile birlikte Quebrada del Yuro kanyonunda devriye gezerken yakalanır.

Ayaklarından yaralandıktan ve silahı bir mermiyle harap edildikten sonra teslim olur. O sırada tabancasında açıklanamaz bir şekilde şarjör bulunmamaktadır.

Barrientos, Guevara’nın yakalandığını öğrenir öğrenmez hemen infaz edilmesini emreder. Oraya yakın bir köy olan La Higuera’daki köhne bir okula götürülür ve geceyi orada geçirir. Ertesi gün de öğleden sonra infaz edilir.

Celladı, Bolivya ordusunda çavuş olan ve Guevara’yı vurması kura sonucu saptanan Mario Terán’dır.

*****

Che Guevara’nın son sözleri şöyle olmuştur; “Buraya beni öldürmeye geldiğini biliyorum. Vur beni korkak, yalnızca bir adam öldürmüş olacaksın.”

Bazı kaynaklar çavuş Mario Terán’ın infaz esnasında aşırı heyecanlanması nedeniyle bilinçli bir şekilde ateş edemediğini ve Che’yi sadece yaraladığını, O’nu öldüren merminin kim tarafından ateşlendiğinin bilinmediğini belirtirler.

Çarpışmada öldüğü izlenimi vermek ve yüzünden isabet almayarak tanınmasını kolaylaştırmak için ayaklarına defalarca ateş edilmiştir.

Cesedi bir helikopterin iniş takımlarına sıkıca bağlanır ve yakınlardaki Vallegrande’ye götürülür. Buradaki bir hastanede cesedi bir küvetin içinde basına gösterilir. Bu sırada çekilen fotoğraflar San Ernesto de La Higuera ve El Cristo de Vallegrande (Vallegrande İsası)nın doğmasına sebep olur.

Askeri bir doktor tarafından elleri kesildikten sonra Bolivya Ordusu subayları tarafından bilinmeyen bir yere götürülür. Cesedinin gömüldüğü mü yoksa yakıldığı mı sorusu hep cevapsız kalmıştır.

*****

Che Guevara…

Sonsuza kadar devrimci ruhların, sosyalistlerin, özgürlükçü insanların, mücadeleci ruhlarını her zaman koruyanların kalplerinde ve zihinlerinde yaşamaya devam edecek.

Ülküsüne, duruşuna saygıyla…

Bir yanıt yazın

Top