Buradasınız
Anasayfa > Genel > Gecikmeli ve bir dakika da olsa Prof. Sevinç’e sözümü yerine getirdim. YAŞAR EYİCE

Gecikmeli ve bir dakika da olsa Prof. Sevinç’e sözümü yerine getirdim. YAŞAR EYİCE

Sosyal Medyada Paylaş

*- Şimdi Marmaris zamanı…

Geçenlerde Müge Yunt’a bir mesaj geçmiştim; ‘Leyleği kışın nerede gördün de, bu kadar geziyorsun!’ diye…

O da bir işaret göndermiş…

Bunlarla fazla ilgilenmediğim için anlamını çıkaramadım…

Belki de ‘Seni örnek aldık!’ falan diyordur…

Bugün İzmir’deyim…

Dün akşam geldim, ama nasıl?

Uçağı trafik yoğunluğundan kaçırdım…

Havaalanına transfer yapan araçta bir de emekli bankacı karı koca vardı.

Beni sakinleştirmeye çalışıyorlar, bu arada fıkralar da anlatıyorlardı.

Hele bir ‘b..’ yeme hikayesi vardı ki, kahkaha patlatmama yol açtı…

Tabii ki bu yol açma, trafikte değil, beyinde idi…

Belki bir gün Avrupalı ile Türkler arasında Cehenmem’deki, ‘bir kepçe’ ile ‘bir kova’ arasındaki ‘b..’ yemeyi anlatırım…

Bir sonraki uçak ile biletimi yenilemek istedim…

400 TL’ye yakın fark istediler…

Aslında Prof, Dr. Erkan Sevinç’e sözüm vardı…

Akşam saat 22.00’de Alsancak Meksika sokağında yeni yayına başlayan, ‘Ege’nin Gençlik v e Müzik Dergisi Roll Life’nin lansmanına katılacaktım.

Alsancak Meksika Sokağı, ‘Edit’ isimli mekandaki tanıtıma katılmak için İzmir’e bir gün önceden döndüğümü Dr. Sevinç’e bildirdiğimde, ‘Harika’ demişti.

Dostlarla birlikte olmaktan güzel ne olabilir?

Sonuçta saat 22.00’de İzmir’e, bir sonraki uçakla ulaştım…

Havaalanından ‘Bir saatten önce gelemem!’ diye bilgilendirme yaptıktan sonra, ’24.00’e kadar bekliyoruz!’ yanıtını aldım.

Bu arada uçakta yanımda Almanya’dan Çeşme’ye tatile gelen bir kökleri Bartın’a dayanan ‘gurbetçi aile’ vardı…

Baba madenci…

Emekli olmuş ama kalbi tekliyor…

Anne ev hanımı…

Belki de çalışıyordu, ‘emekliyim’ dediği için böyle düşünüyorum.

Üç kızdan büyüğü ‘Gıda sektöründe’ çalışıyor…

Ortancası ‘Bilgisayar Mühendisi’… Ama asıl ihtisası, tıp alanında kullanılan, ameliyatlardaki bilgisayarların hastaya göre programlarını yapmak…

Üçüncüsü ise tıp doktoru…

İç hastalıkları uzmanı…

İzmirli olduğum için benden bir istekte bulundular:

‘Almanya’da çok pahalı ve satılanların rengini beğenmiyoruz. Bize güvenli bir zeytinyağı markası söyler misiniz?’ dediler…

Tağşisi yani saf zeytinyağı bulmanın zorluğunu duymuşlar…

Zaten gurbetteki insanımız başta siyasiler tarafından hep aldatıldıkları için öncelikle ‘şüphe’yi öğrenmişler…

Bence de, doğruyu bulmak için en önemli olan bu…

‘Ben bile aldatılıyorum, binlerce tüketici gibi… Ama size şunu söyleyebilirim: Marketlerde, raflarda bulunan o meşhur ya da sağlıklı diye tanıtılan ünlü markaların pahalı fiyatlarına aldanmayın… Onların işi de aldatmak’ dedim.

Bir iki örnek verdim…

Ama kesinlikle bir isim ya da marka veremedim…

Ne kadar güç ve zor bir durum değil mi?

Zaten bir iki gündür, tarım ilaçlarının faydasından çok zararlarını anlatıyorum.

Kökümüzü bilinçli bir şekilde kazımak için yapılan, yaptırılan uygulamalardan ve buna yetkililerin hatta bakanlıkların bile seyirci kaldığından…

*- Çok üzücü!

Şimdi bir üzücü olaya daha gireceğim:

Alsancak elden gitmiş, aynen Kemeraltı gibi….

Akşam 23.00’e doğru ulaştığımda, birileri yanınıza yaklaşıyor ve para istiyor…

‘Yok’ deseniz de asılmaya devam ediyor….

Çevrede şikâyetinizi yapacağınız veya kendinizi güvende hissedebileceğiniz kişiler yok…

Bırakın ‘Edit’ isimli mekânı, Meksika Sokağını bilen yok!

Bir o yana bir bu yana gittim…

Ona sor, buna sor?

Hiç aklıma ‘google amca’ gelmiyor.

Ya da internet!

Esnaf diye güvendiğiniz dağlara da kâr yağmış….

Hep yanlış tarafa yönlendiriyorlar.

Dahasını söyleyeyim:

Sokağı buldum, nihayet!

Ama iki başında sorduklarım beni oradan uzaklaştırmasınlar mı?

Diyecek söz bulamıyorum…

Hatta taksici esnaf de buna dahil, gençler de…

Başka mekanlara göre ‘Edit’te çok daha huzur verici bir ortam vardı…

Prof. Dr. Erkan Sevinç’i kutladım…

Baktım Cerrah arkadaşım Dr. Emin Yeğinboy karşıdan el sallıyor…

Sanıyorum; Evrim Özkaynak hem çalıyor, hem de söylüyordu.

Yani güzel bir atmosfer yaratıyordu…

Ama gerek yorgunluktan, gerekse stresten ve de kan ter içinde olduğum için yan gözle bile bakacak halim yoktu…

Yani bir noktada ayıp ettim….

Buna rağmen üstün performansını Bornova’ya giderken düşünmeden edemedim…

Erkan Sevinç ile Genel Koordinatör Melih Işınak’tan ‘Söz verdiğim için geldim, ama hemen dönüyorum’ diyerek izin istedim…

Boğazımı ıslatacak bir bardak ılık su bile içmeden, ayrılırken aldığım ‘Roll Life’yi evde inceleyeceğimi belirttim…

Ama şunu söyleyebilirim;

Kadro iyi ve tecrübeli…

Üstelik ticari bir zihniyet yok…

Hizmet ve doğru bilgilendirme ilk düşünce…

*-  Siz okurken ben yürüyorum…

Gün boyu İzmir sokaklarında yürüyeceğim…

Yarın sabahtan itibaren yollardayız…

Tabii ki bölgemizdeyiz,

Marmaris’e gidiyoruz…

Bir taşla iki üç kuş vuracağız.

Birincisi uzun süredir yolumuz düşmeyen bu kentimizde hem ‘Anadolu Medyası’ ile buluşacağız, çalıştaya katılacağız, hem de, en önemlisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile uzatmalı bir kahvaltı yapacağız, öyle ki, öğlene kadar sürecek, sonra öğle yemeği ve da ayrıca ‘soru-cevap’ faslı…

Hep söylüyoruz:

‘İş yerel basında’ diye…

Ve ilave ediyorum:

‘Güç de yerel basında!’

‘Ulusal’ dedikleri basının pür meali felaket halde!

Bunu siz de hemen anlarsınız;

İsterseniz gazete bayinize sorun bakalım, daha doğrusu listelere bakın, kaç tane geliyor, kaç tane satılıyor?

Neredeyse hepsi için ‘iade!’ diyeceklerdir…

Ama resmi kayıtlara bakarsanız, ‘maşallah’ları var!

Yalan…

Sözü geçen, olayları Doğru, Dürüst, Duyarlı ve Dost olarak veren kaç gazetemiz var?

İstanbul ya da Hükümet güdümlü olanları da içimizde kabul etmiyorum…

Ve CHP’ye önerim olmuştu aylar önce, ‘Yerele bakın, yerele!’ diye…

Hani şu danışıklı satışlardan sonra da…

Ve de yine ‘Hiç önemli değil!’ demiştim…

Bu arada hatırlatma yapayım;

Yakın zamandaki arşivlere bakın göreceğiniz şu:

‘Mutlaka ve mutlaka bu yıl erken seçim olacak!’ diye ısrarla ve inatla yazılar yazmışız…

Oldu mu?

Oldu işte!

*- Yandaş’a karşı yerel medya!

CHP bana göre ‘yerel basına’ önem vererek, önemli bir adım attı…

Hatta Marmaris’teki ‘çalıştay’ ın benzerleri, hemen her kentte yapılmalı…

Ama yatılı..

Kamp gibi…

Ve de nasıl AKP’liler, ya da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan belirli isimleri çağırıyorsa, aynı sistem uygulanmalı…

Tarafsız, gerçek emekçiler, doğru dürüst insanlara CHP’nin manifestosu dillendirilmeli…

‘Bir olsun, benim olsun!’ sistemi ile milyonlara ulaşılır…

Yani ulusal medyaya,  yani yandaş gazete ve televizyonlara hiç ama hiç ihtiyaç yok…

Onlara verilecek ilanlar da paranın sokağı atılmasıdır.

Bu arada yereldeki belediye başkanlarının ve parti yöneticilerinin de dikkatleri çekilmelidir.

Çünkü bazıları yanlışı düzelteceklerine, burunlarının istikametinde yürüyorlar.

Danışmanlarında da iş yok, kendilerinde de…

Halka inmiyorlar…

Ankara’da, partide birkaç yönetici ile araları iyi diye, kendilerinin geleceğini sözde garantiye alıyorlar…

*- Eğitim nasıl olmalı?

Kemal Kılıçdaroğlu’na şunları da söyleyecek, daha doğrusu önereceğim:

Birincisi; parti binalarında sadece bir nöbetçi kalacak. Geleceklerin çoğu fırsatçı ve menfaatçi olacağından kibarca geri yollanacak.

Çünkü aynı kişiler tüm partileri dolaşmaktadır.

İkincisi;  alanda olanlar kimlerle görüştüklerini tek tek yazacaklar. Kayda geçirecek ve ne söylediklerini, istediklerini günü birlik rapor yapacaklar. Ve bunlar bir komite tarafından değerlendirilecek, bir hafta sonranın parti içi eğitiminde ele alınacak.

Sokağın, mahallenin, kentin ve memleketin sorunları böylece ortaya çıkmış olacak.

Bu da yol haritasının çizilmesini sağlayacak…

Yerel basın ile birkaç basit slogan ile halka duyurular yapılacak.

Eğitimlerde, haftalık strateji belirlenecek…

Uzun uzun değil kısa bir iki anlatım öncesi ve sonrası görüşme yapılan kişiye soru sorulacak?

Örneğin; zenginlik, fukaralık üzerine…

Şimdilik, bu günlük bu kadar…

Masa başında olanlar ile koşturanlar belli olmalı…

***-

GÜNCEL

*- Çocuk Ressamlar sergi açtı

Ayşe Akyüz’ün bildirdiğine göre; Hamamköy Ortaokulu Görsel Sanatlar Öğretmeni Özlem Tok ve 166 öğrencisi tarafından hazırlanan 166 eser, Ödemiş Yıldız Kent Müzesi ve Arşivinde sergileniyor.

Köy çocukları kuruboya, suluboya, pastel gibi teknikler kullandılar.

Hamamköy Ortaokulu Görsel Sanatlar Öğretmeni Özlem Tok, ‘166 eseri 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları kapsamında görücüye çıkardık.166 eseri 166 kişi bir buçuk ay içerisinde hazırladık.’ dedi.

*-

Yaşar EYİCE
0532 781 95 18
Twitter: @Yeyicee
Facebook:  yasar.eyice.311
 

Bir yanıt yazın

Top