*- FOÇALI ESNAFIN ÇAĞRISI / YAŞAR EYİCE Genel by admin - 16 Temmuz 202416 Temmuz 20240 Sosyal Medyada Paylaş Foçalı bir esnaf feryat ediyor! ‘Yunanlıları Türkler zengin ediyor!’ diye… Bu yeni bir olay değil… Ama bu yıl ‘Kapıda vize uygulaması’ ile zirveye ulaştı. ‘Paramız gidiyor, işyerlerimiz iflas ediyor!’ diyen Foçalı esnafa sosyal medyadan yanıt verenler, rakamları da konuşturuyorlar… Bazı kişiler, Ege’nin sahil kesimlerinden örnekler veriyor. Aynı kişilerle Foça’dan Ayvalık’a, Urla’dan Çeşme’ye yedikleri içtikleri ve hesapları bir de aynı kişilerle Yunan adalarında yedikleri içtikleri ve hesap faturalarını paylaşmışlar. Aradaki farkı söylemeyeceğim, canımız sıkılacak, ‘Bizi bu kadar kazıklayanlar utanmıyor mu?’ diyecekler. Yeşil pasaportlulara hiç mesele yok. İstersen günü birlik istersen hafta sonu git, keyifli tatil yap, dön… Esnafımız için yazılanları da paylaşmak istemiyorum. Şu kadarını söyleyeyim, hesap dökümlerini görenler ateş püskürüyor. Neredeyse bir kişi bile bizim esnaf ve işyerleri için güzel sözler etmiyorlar. Ne günlere geldik? *- EN USTA GAZETECİ Cemil Devrim isimli bir usta gazeteci vardı. Birkaç dil bilirdi. Hatta Türkiye’ye ‘veb ofseti’ yani renkli fotoğraflı medyayı ilk getirmeyi sağlayandı. Çoğu kişi bilmez, hatırlamaz, kendi tanıdıklarını yazar çizerler. İlk adımı atmak önemlidir. İki lafı önemliydi: Birincisi; ‘En iyi gazeteci makası en iyi olandır..’ derdi, 1960’lı yılların ortasından sonra… İkincisi, ondan sonra çok kişi plesenk gibi ağzına dolamıştı: ‘Yeniden Amerika’yı keşfe gerek yok!’ diye… TSYD’nin ‘Türkiye Spor Yazarları Derneği) Urla tesislerinin yenilenme ve hizmete açılma törenlerinde Konyalı bir Spor Yazarı’ndan öğrendim: ‘Şu meşhur köşe yazarları var ya, artık Yapay Zeka’dan yararlanıyorlar. Ama iyi okuyucu hemen anlayabilir!:..’ Ah Cemil Devrim ağabey, 60-70 yılda Türk Basını nereden nereye geldi? *- KÖŞE DEĞİL FİKİR KAPIYORLAR Yalnız medya çalışanları değil, devletler de ‘Köşe kapmaca’ oynar gibi, işlerine gelen kuralları çalıyor, uyguluyorlar. Hani herkesin ‘örnek’ gördüğü, ama bizimle değil de Yunanlılarla dost olmayı seçen Çinliler yeni bir sistemi başlattılar. Önce özetle söyleyeyim: ‘Çin’in 144 saatlik vizesiz geçiş politikası 37 sınır kapısında geçerli!…’ Çin Ulusal Göç İdaresi’nden yapılan duyuruya göre, Çin’in Henan eyaletinde yer alan Zhengzhou Havalimanı’nda 144 saatlik vizesiz geçiş politikası uygulanmaya başladı. Bu politikadan faydalanan yabancı turistler eyalet genelinde seyahat edebilecek. Yunnan eyaletinde uygulanan 144 saatlik vizesiz geçiş politikasının kapsamı ise eyaletin başkenti Kunming’den Lijiang, Yuxi, Pu’er, Chuxiong, Dali, Xishuangbanna, Honghe ve Wenshan dahil 9 idari alanı kapsayacak şekilde genişletildi. Kemeraltı ya da Mahmutpaşılı seyyarlar gibi, ‘Gel vatandaş gel!’ diyorlar… Çinliler ‘Bir olsun bizim olsun!’ diyorlar… Düşünce bu… Zaten Çinlilerin ‘kopyacılığı’ da dünya çapında bilinir. Gelirler, senin fuarını gezerler, standların ve vitrinlerin fotoğrafını çekerler sonra da aynısını yapıp dünyaya pazarlarlar… Sağlıklı ve güvenli olup olmadıkları için fazla bir şey söylenemez… Ucuzsa ucuz… *- ÖNCE DÜRÜST OLMAMIZ LAZIM Geçenlerde bir Alman bakanın kızının hikayesini yazmıştım. Doğum yapacak kadın, babasına ‘Dokuz bin liralık Alman imalatı bebek arabasını mı, yoksa aynı ayarda iki bin liralık Çin ürünü bebek arabasını mı alması gerektiğini’ sorar… Baba seçimi ve karara kızına bırakır. Kız, ‘Benim fabrikam, benim mühendisim, benim işçim üretiyor!’ diyerek 7 bin lira daha fazla ödeyerek, ‘Almanların ürettiği ama pahalı olan bebek arabasını alır!’ Milliyetçilik, vatanseverlik böyle olur… Ama yazımın başında belirttiğim gibi esnafımızın yaptığı gibi değil… Yalnız yiyecek içecekte mi? Her kalemde, her şeyde! Yalan üzerine kurulu bir sistem bizde… *- HALA İÇİN KAN AĞLIYOR İzmir’de hala ‘göz göre göre cinayetten!’ söz ediliyor, konuşuluyor. İki gencimizin işlek bir yolda yağış sırasında elektrik cereyanına kapılarak herkesin gözü önünde çırpınarak öldü. Yetkililer suçu her zaman olduğu gibi birbirlerinin üzerine atıyorlar. Hürol Dağdelen, ‘Bunların hepsi haram para yiyor! Koktuklarından kalktıkları yok! Kamuda çalışanların sistemi şöyle; Git-gel maaşını al!…’ diyor, örnekler veriyor. Mustafa Yılmaz ise, ‘Bu kenti yönetenler bize yalan söylemiş, İzmir dirençli de güvenli de değilmiş!’ diyerek anlatıyor: ‘İzmir’de şiddetli bastıran ve 1 saat bile sürmeyen yağmur facia için yetti. Nasıl oldu da Cumhuriyet Meydanı’na 100 metrede ötede İzmir’in en bilindik noktalarından birinde iki genç insan su birikintisinin içinde elektrik akımına kapılarak can verdi, anlamaya çalıştık. Vahim detaylar geldikçe, şaşkınlığımız kızgınlığa dönüştü. Ama bu yas yeni değil ve insanı çileden çıkaran da bu. Muazzam suçlu olan kurumların zeytinyağı gibi su üstüne çıkmak için birbirlerini suçlaması da ayrı bir çileden çıkma vesilesi. *- YALANA ALIŞTIRMIŞLAR Açıkça söylüyorum. Bu kenti yönetenler yıllarca bize yalan söylemiş. Hani bu kent afetlere karşı dirençli bir kentti. O kadar toplantı, cafcaflı sözler, sunumlar hepsi boşmuş. Afet bile olmadan, iki damla yağmur sonrası kentin merkezinde bile direnci bırakın can güvenliği bile yokmuş. Çok açık bir şekilde görülen bir tanesi bile ölümcül olan çok sayıda hata var. *– A’DAN Z’YE HATALAR ZİNCİRİ İzolasyon hatalı. En az 90 cm olması gereken elektrik kablo derinliği 30 cm bile değil. Yüzeyden bile bağlantı yapılmış. Say say bitmez. Elekrik Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mete Çubukçu’nun facianın nasıl göz göre geldiğinin kanıtı. Çubukçu şu vahim ifadeleri kullandı: ‘O bölgede tehlikeyi 8 ay önce tespit edip uyarıda bulunduk ancak gerekli tedbirlerin alınmadı. Geçen yıl Kasım ayında Alsancak ve Karşıyaka’da yaşanan büyük su baskınları sonrası elektrik kesintileri yaşandı. Bu kesintiler sonrası elektriği hızlıca devreye almak için hatalı ve tehlikeli işler yapıldı. Yer üstünden ekler yaptılar. Biz bu tehlikeyi gördük ve gerekli uyarıları yaptık. Hatta bu konuda yayınlar bile yaptık. Oda bültenlerimizde de yayınladık’ dedi. *- İŞİNİ YAPMIYOR İşin özü şudur aslında. Süslü laflara, sunumlara, ağdalı tanımlara falan hiç ihtiyaç yok. Bugüne kadar işe yaramadığı ortada. Sadece işinizi yapın yeter. Hatta işe de İzmir’deki tüm elektrik kablolarını en az 1 metre derinliğe indirmekle başlayabilirsiniz! Bir gerçek de şu; Kesinlikle ne halkın, ne meslek örgütlerinin, ne derneklerin yani hiç kimsenin öneri ve uzmanlık bildirileri de önemsenmiyor, dikkate alınmıyor, üç beş kişinin ‘Biz biliriz, size ne?’ diyerek koltuklarını korudukları ortaya çıkıyor… Tabii ki eleştiriler de öneriler de başkana duyurulmuyor… ‘Sen en büyüksün!’ denilerek maç idare ediliyor… Bu güzel yurdumun her köşesinde her noktasında böyle… ‘Bugün bana, yarın sana!’ sistemi geçerli… *- ‘BİR İZMİRLİ OLARAK!’ Murat Attila da önemli bir konuya dikkat çekiyor: ‘Ben bir İzmirli olarak en koktuğum Havra Sokağı ile Kemeraltı çarşısı altyapısı, üst yapısı, çatılar, o direklerdeki enerji ve telefon kabloları hele hele o tenteler!… Düşünmek bile istemiyorum! Benim gençliğimde, aklıma gelen, Vilayet Konağı yangını!… 3 gün Kemeraltı’na da giriş yapamadık, Allah muhafaza!…’ Hatırlatayım; Kemeraltı İzmir ve Ege’nin belki de Türkiye’nin en büyük, uzun, iç içe geçmiş sokaklar ve pasajlarla dolu İstanbul’un Mahmutpaşası gibi tarihi bir çarşısıdır. *- YANGIN UÇUŞLARI ENGELLEDİ Adnan Menderes Havalanı’nda uçuşlar yangın nedeniyle iptal: Uçaklar Bodrum’a indi. Menderes’teki orman yangını nedeniyle Adnan Menderes Havalanı’ndaki uçuşlarda aksamalar başladı. Havalanı’na inecek uçaklar Bodrum’a indi. Havalanı’ndan kalacak uçakların da ikinci bir emre kadar kalkış ertelediği belirtildi. *- BİR AYI GEÇTİ Ali Kıray’ın uyarısını yazdım. ‘Belki de bu satırlar çıktığında yapılmıştır!’ diye düşünmüştüm. Az önce fotoğraflarıyla Ali Kıray’dan yine aynı haberi aldım. Şöyle diyor: ‘Sevgili Yaşar, Üçyol metro istasyonu yürüyen merdivenleri Bir aydır arızalı. Ancak bir çalışma yok! İşittiğimiz doğru ise bu yürüyen merdivenlerin yedek parçası yokmuş, dışarıdan ithal ediliyormuş. Yaslılar ve engelli vatandaşlarımız, tek asansöre mahkûm edilmiş. Bu konuyu ele alırsan çok insanımızın duasını alırsın!…’ *- ACABA? Bir edebiyatçımız ne demişti? ‘Sevgiyi ekmekle topladım; vefa çıktı! Ekmeğı vicdana böldüm, adalet çıktı! Sevgiyi, emeği, vicdanı, vefayı, adaleti topladım insan çıktı! *- FOÇALI ESNAFIN ÇAĞRISI / YAŞAR EYİCE *- FOÇALI ESNAFIN ÇAĞRISI / YAŞAR EYİCE *- FOÇALI ESNAFIN ÇAĞRISI / YAŞAR EYİCE Yaşar EYİCE 0532 781 95 18 E-Posta: yasar.eyice@gmail.com Twitter: @Yeyicee Facebook: yasar.eyice.311 Share on Facebook Share Share on TwitterTweet Share on Pinterest Share Share on LinkedIn Share Share on Digg Share