*- DERİNLİĞİNE GİRİNCE. / YAŞAR EYİCE Genel by admin - 3 Eylül 20243 Eylül 20240 Sosyal Medyada PaylaşPiyasada saygın bir işadamımız önemli bir konuya dikkat çekti! Dediği şu; ‘İstanbul’da yeni hava limanına uçak iniyor, neredeyse havada kaldığı, uçtuğu süre kadar, yolcuları indireceği noktaya geliyor. Dolaşıyor da dolaşıyor, Sanki şehir içinde bir köy yolunda gibi zıplayarak, bunalarak ve hepsinden önemlisi çok büyük zaman, maddi ve manevi kaybınız oluyor, bu artık dikkate alınarak hem pilotlara, hem de yolculara kolaylık getirilmelidir.’ Bildiğim kadarıyla bir iki akademisyen de konuya dikkat çekmiş ve yolcular kadar ülkenin de büyük maddi ve manevi zarara uğradığını yetkililere duyurmaya çalışmışlardı. Sesleri cılız kaldı. Hiç kimse de umursamadı. Aynen; bozuk yolların ve trafikte beklemenin kişi ve memleket ekonomisine bırakın yıllık, aylık, haftalık değil, dakikalık zararının bile ‘dudak uçuklatan’ kadar büyük olduğunu. ‘Yılanın başı küçükken ezilir!’ derler, sorun da ‘başında’ çözülür, sonra sadece karşıdan bakılır ve bilenler ‘yazık!’ der geçer gider. Bakın; küçük görünen bir örnek vereyim: *- KÜÇÜK BİR ÖRNEK Son zamanların gözde kenti Urla’yı biliyorsunuz, ilgi büyük, özellikle İstanbullulardan… Bu da araç sirkülasyonunu arttırıyor. Yolların durumu da ortada… Giriş çıkışlar ve geçişler… Ne yapmak lazım? Birkaç noktaya alt- üst geçit, köprü şeklinde, viyadük değil… Çok büyük para da zaman da istemez. Ama yapmak için kararlı irade ve vizyon lazım. Yoksa bahane hazırdır her zaman, ‘Benim işim değil!’ der kurtulursunuz bugün için, ama yarın oradan siz de geçeceksiniz, sıkıntıdan saçını başını yolanlardan biri olacaksınız. Kimisi ‘Neden yapmadım?’ diye dertlenirken, çoğunluk da, ‘Neden uyarmadım!’ diye üzülecek. Aslında burada kibar davranıyorum, yoksa ‘Neden dürtmedim?’ yazacaktım, aklıma geldi, ‘dürtmek’ böyle durumlarda insanlar için değil hayvanlar için kullanılır, diye… Koskocaman yetkilileri, seçilmiş ya da atanmış, getirilmişleri bu duruma getirmek herhalde hiçbirimizin haddi değil ama ‘uyarı ve hatırlatma’ hepimizin görevidir. *- SORULUNCA Geçenlerde konu oldu, İran’ın yeni seçilen Türk Cumhurbaşkanı’ndan söz etmiş, bir iki sözünden alıntı yapmıştım. İran yüzyıllardır bizim için önemli bir konu olmuştur, hem siyasi, hem askeri, hem de ekonomik yönden. Ama hepsinden önemlisi görülen bir ‘din’ ve ‘mezhep’ konuları vardır ki, bu yara olmuştur ve hep birileri tarafından kaşılır. Bizde olduğu gibi İran da ikiye bölünmüştür. ‘Mollalar ülkesi’ olarak tanıtılan İran için bir iki bilenin sözlerini paylaşayım. Bu alıntım onların kişisel görüşleri, doğruluk derecesini bilemem, söyleyemem. Genç, gezgin meslektaşım Ahmet Buğra Tokmakoğlu ile yıllarca önce İran’a gittiğinde ona eşlik edecektim ama kısmet değilmiş. Anlattıkları aklımda, bir Türk asıllı ailenin misafirperverliği de… Bazı İranlılar için, ‘çok kibar, çok kültürlü, çok saygılı insanlar. Kafa yapıları bizimle aynı. Kadınları çok güçlü ve cesur…’ İran’ın bizi ilgilendiren, dikkat etmemiz gereken bir başka konusu da şöyle: İranlılar kökleri kültürü edebiyatı olan bir toplum ama şu an kültürleri Arap kültürü tarafından yok ediliyor ve aynı durum Türk milleti için de geçerli… Fakat, İran hakkında Türkiye’de bilinen birkaç yanlışı düzeltmek istersek, İranlılar Arap değildir! Bir İranlıya ‘Arap’ dediğiniz zaman terslenir, “Biz Fars’ız” cevabını alırsınız. İlk kurulan Pers Devleri Ahameniş İmparatorluğudur. Başkenti de Babil’dir. Edebiyatta mimaride heykelde gelişmişlerdir ve dinleri Zerdüşlüktür. Dilleri eski Farsçadır. İranlıların bir adetlerindan söz edeyim: Yemekten sonra, masanın etrafında ünlü şairlerin kitaplarını sırayla okumaları, yemekleri ise efsane. Ülkenin kuzeyi ile güneyi arasındaki fark ise çok şaşırtıcı. İddiaya göre: Tahran’da İmam Hüseyni ile Tarcis denilen bölge sanki iki farklı ülke gibidir. Hatta; Tebriz ile İsfahan da iki farklı ülke olarak adlandırılır. Khoy ile Bircent de farklıdır. Ve Tebriz’in yüzü Türkiye’ye, Bircent’in ise Afganistan’a… İmam Hüseyin’in yani Tahran’ın yüzü Kuam’a, Tarcis semtinin yüzü ise Paris’e bakar… Yani bu anlatımdan anlaşılan, İran’ın insan coğrafyası böyledir. İnsanlar da bu anlatılana göre yaşıyor, Kimisi Avrupalı gibi, bazısı biz Türkler gibi, bazıları da Afganlılar gibi… Bu da yine bazılarına göre şu görüşü ortaya çıkarıyor: İran parçalanmaya mahkum bir ülke. Mollalar ile Şii milliyetçiliği bunu engelleyemez. Buna neden olarak, halkın dünyadan kopuk yaşamaktan bıkkın ve her bakımdan yorgun olması… İşte bu durum ve sorunlar yeni Cumhurbaşkanının işinin çok zor olduğunu gösteriyor. Bir de özellikle Amerika’nın ambargosu ile bazı gurupları el altından da olsa isyan için desteklemesi halkın sinirlerini geriyor. İran’da 30 milyona yakın Türk ( Güney Azerbaycan),10 milyon kadar Kürt, 1.5 milyon kadar Ermeni,40 milyon kadar Fars ve 6-7 milyon kadar da çeşitli milliyetlerden halklar yaşamaktadır. Ve çok yoğun diş göç vermektedir. *- ANKARA’DAN BİLGİ PAYLAŞIMI Ankara Altındağ’dan takipçimiz ve yazılarımızın okuyucusu Cihan Çıtaker de son yazılarımızdan birine şu yanıtı daha doğrusu destekleyici bilgiyi vermiş, Paylaşıyorum: ‘Saha ve tesisi olmayan tek İzmir takımı Altay için, Gaziemir Kutlu Aktaş Tesisleri yapımı için büyük yardımları oldu. Allah razı olsun. Altay tesis ve saha sahibi oldu. Yaşar Eyice arkadaşım bu tuhaf değil mi? İzmir’in en eski ikinci kulübü Altay, fakat saha ve tesisi yoktu. (Alsancak’taki iskeleyi saymıyorum). Neden acaba? Alsancak Stadı bizim değildi o zamanlar! Çeşme Kutlu Aktaş Barajı da hayati değerdedir. Unutmuştuk, hatırlattığın için çok teşekkürler.’ *- *- DERİNLİĞİNE GİRİNCE. / YAŞAR EYİCE Share on Facebook Share Share on TwitterTweet Share on Pinterest Share Share on LinkedIn Share Share on Digg Share