Buradasınız
Anasayfa > KÖŞE YAZARLARI > BÜYÜK BİR GÜRÜLTÜ İLE… YAŞAR EYİCE

BÜYÜK BİR GÜRÜLTÜ İLE… YAŞAR EYİCE

Sosyal Medyada Paylaş

Gece saat 23.15’de genç ve dinamik gazeteci Halide Demir Polatlı’dan haberi geldi:

‘Tarkan için yapılan dev sahne çöktü: Bir yaralı!…’

Üstelik fotoğrafları da vardı…

Şaşırdım ve inanamadım…

Daha sonra haber başka arkadaşlarımız tarafından da okuyucularına duyuruldu.

‘Aferin’ dedim, İzmir’de Demokrat Gündem’in yaratıcısı ve yöneticisi Halide Demir Polatlı’ya…

Boş bulundum;

Gece yarısından sonra herkes uykuda iken bazı arkadaşlarıma haberi gönderdim…

Yani hata yaptım…

Bir kimseyi nasıl rahatsız edebilirdim?

Ya telefonun sesinden ‘Ne oldu?’ diye uykudan heyecanla uyansalardı…

Herhalde benim için güzel şeyler düşünmemişlerdir…

Takipçilerimden Gül Tulunay’dan ise bu akşam saatlerinde şu notu aldım:

‘Yenisini yapıyorlarmış, Tarkan da geldi. Konsere de Kılıçdaroğlu da geliyor. Bir ben eksiğim…’

Aklıma taktım…

‘Acaba benden yardım yani torpil mi istiyordu?

Halbuki halka açık…

Ama kalabalığa girmekten çekinenlerden…

Daha sonra beni rahatlattı:

‘O şakaydı…

Sizi huzursuz ettiğime üzüldüm…’

Bizim gibiler için ‘huzur’ lükstür.

Bu arada telefonuma gözüm takıldı…

Biri beni aramış…

Kaydı yok!

Dönüş yaptım, her zaman olduğu gibi…

Donuk bir ses;

‘Ağbi ben Servet!’ dedi…

Kim olduğunu çıkaramadım…

‘Dükkanı kapattım, İzmir’e geldim…’ diye devam etti.

Sonra şunları söyledi:

‘Benim ikiz çocuklarım var. Rahatsızlar. Tedavilerini yaptırıyoruz. Elde avuçta kalmadı, senden yardım istemek için aradım..’

Nasıl bir yardım?

‘Doktor mu?

Hastane mi?

Para mı?

Konaklama yeri mi?

Ne?’

‘Düşüneyim!’ dedim, görüşmeyi bitirdim…

Kimdi bu Servet Bey?

Hiç mi yakını yoktu da beni aradı, ‘aspirin’ olmam için…

Aklıma Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nükhet Hotar geldi…

Önceki Rektörlerden hep yardım ister, onlar da hiç kırmaz ve ellerinden gelen desteği sağlarlardı…

Ama şimdi Prof. Dr. Nükhet Hotar’ı nasıl arayacağım?

Çünkü;

Geçenlerde hastane ile ilgili bir açıklamasından dolayı CHP’li Roman Milletvekiline yanıt olarak açıklama yaptı…

Aklıma takıldı…

Açıklama arasında şöyle diyordu, AKP’li Rektör Prof. Hotar, CHP’li İzmir Milletvekiline;

‘Sen de bizden bazı hastalar için yardım istemedin mi?’

İkisi de yılların siyasetçisi…

Ben biliyorum;

Seçmen mutlaka bir torpil arar, ya hastası için ya da resmi dairedeki bir işi için…

‘Hayır!’ diyemezsin, oy kaygısıyla…

Her şeyden önce bir de insani durum vardır…

Yüreğiniz dayanmaz sizden yardım isteyene duyarsız kalmanız için…

Bunun için patron olacaksın, tabanla işin olmayacak…

Bu konuda da çok yazacak anlatacaklarım ve yaşadıklarım var…

Sizler de biliyorsunuz, tanık olmuşsunuzdur…

Türkiye’nin gerçeğidir bu…

Kalabalıklar, yetersizlikler, hizmeti aksatan ve yapmayanlar, sadece aybaşını yani maaşını düşünenler, daha neler neler…

Neyse şimdilik bunları unutalım, 9 Eylül İzmir’in kurtuluş bayramı kutlamalarına katılalım..

Örneğin;

9 Eylül İzmir’in kurtuluşunun 100. Yıl dönümü kapsamında; İzmir körfezinde demir yerinde bulunan TCG OSMANGAZİ ve TCG BURGAZADA gemileri 09:00-17:00 saatleri arasında halkımızın ziyaretine açılacak.

Ulaşım: Alsancak Limanı 1 Nolu Rıhtımından sağlanacak ve bu saatler arasında sürekli hizmet verilecektir.

Yani, ‘tekneyi kaçırdın’ ya da ‘Geç kaldın’ ya da ‘Bugün git seneye gel’ denmeyecek…

*- TARKAN’A ÇAĞRI

İzmir Hasta Çocuk Evleri Derneği Başkanı Sevil Ozan, Tarkan’a seslenerek, “9 Eylül’de İzmir’de vereceğiniz konserde, ‘Kök Hücre Bağışı çağrısını’ yapın…

Gündoğdu Meydanı’nda sahnede duyurursa, çok daha büyük kitlelere ulaşabiliriz’ dedi.

Şimdi de gözümün yaşlanmasına neden olan bir öyküyü paylaşayım:

*- BİLİNEN ÖYKÜ

‘Yüksek Yüksek Tepelere Ev Kurmasınlar!’

Bu öykü Tekirdağ’ın Malkara ilçesinin köylerinden alınmış olup belli bir kişinin dilinden yazıya geçirilmiş değildir.

Çevrede herkes tarafından bilinen bir öyküdür.

Söylentiye göre, çok eskiden köyün birinde Zeynep isimli çok güzel bir kız vardır.

Onaltıya yeni bastığında Zeynep’i köylerindeki bir düğünde aşırı (yabancı) köylerden gelen Ali isimli bir genç görür.

Ali Zeynep’i çok beğenir ve köyüne döndüğünde kızın babasına hemen görücü gönderir.

Zeynep’i Ali’ye verirler.

Kısa bir zaman sonra düğünleri olur.

Ali, Zeynep’i alıp aşırı köyüne götürür.

Zeynep’in gelin gittiği köy ile kendi köyü arası altı gün altı gece çeker.

Bu kadar uzak olduğundan dolayı Zeynep, anasını babasını ve kardeşlerini kocası yollamadığı için tam yedi yıl göremez.

Bu özlem Zeynep’in yüreğinde her gün biraz daha büyüyerek dayanılmaz bir hal alır.

Köyün büyük bir tepesinde bulunan evinin bahçesine çıkarak kendi köyüne doğru dönüp için için kendi yaktığı türküyü mırıldanır ve gözleri uzaklarda sıla özlemini gidermeye çalışırmış.

*- AYNI HİKÂYE

Oysa kocası, Zeynep’in bu özlemine pek aldırış etmez.

Kaldı ki eski sevgisi de pek kalmadığından kendini fazlaca horlamaya, eziyet etmeye başlar.

Sonunda bu özlem ve kocasının horlaması Zeynep’i yataklara düşürür.

Gün geçtikçe hastalığı artan Zeynep’in düzelmesi için, köyden gelip gidenler de anasının babasının çağrılmasını salık verirler.

Başka çare kalmadığını anlayan Zeynep’in kocası da anasına babasına haber vermeye gider.

Altı gün altı gecelik bir yolculuktan sonra bir akşamüstü Zeynep’in anası babası köye gelirler, Zeynep’i yatakta bulurlar.

Perişan bir halde Zeynep hala türküsünü mırıldanmaktadır.

Aynı türküyü anasına babasına da söylemeye başlar.

Çevresindeki bütün köy kadınları duygulanıp göz yaşı dökerler. Annesi fenalıklar geçirir ve bayılır.

Zeynep hasretini giderir, giderir ama artık çok geç kalınmıştır.

Bir daha onmaz, sonu ölümle biter.

Herkes Zeynep için gözyaşı döker.

İşte o gün bu gündür bu türkü ayrılığın türküsü olarak söylenip durur.

Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar…

*- ÖYLE DEĞİL Mİ?

Aşrı aşrı memlekete kız vermesinler

Annesinin bir tanesini hor görmesinler

Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim

Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim

Babamın bir atı olsa binse de gelse

Annemin yelkeni olsa uçsa da gelse

Kardeşlerim yolları bilse de gelse

Uçan da kuşlara malum olsun ben annemi özledim

Hem annemi hem babamı hem köyümü özledim.

*- ‘ÇOCUKLUK NE GÜZEL ŞEY’

Kurulduğu zamandan beri sürdürülebilir projelerle geleceğe daha güzel bir dünya bırakmayı hedefleyen Tülay Aktaş Gönüllü Kuruluşlar Güçbirliği, ‘birlikten kuvvet doğar’ gönüllülük ilkesiyle İzmir’de bulunan sivil toplum kuruluşlarını bir araya getirerek çocuklarımıza daha iyi bir gelecek bırakmayı amaçlayan projeler üretiyor.

Geçtiğimiz günlerde Çeşme Açıkhava Tiyatrosu’nda özel bir konser düzenlendi.

TAGKGB “Çocukluk Ne Güzel Şey!” projesiyle yüzlerce çocuğun hayatına iyilikle dokunduğu gecede Tülay Aktaş Gönüllü Kuruluşlar Güçbirliği ve Belçika Türk Kadınlar Derneği, kuruluşlarının 25. yılında müziğin birleştirici gücüyle insanları bir araya getirdiler.

Bu özel gecede ‘60. Sanat Yılında Emel Sayın’la Hayat Bulan Şarkılar!’ seslendirildi.

 

Bir yanıt yazın

Top