*- BİR ÖMÜR GİBİ / YAŞAR EYİCE KÖŞE YAZARLARI by admin - 18 Mart 20230 Sosyal Medyada Paylaş Haber Ekspres’ten üst yönetici, eski dost Muammer Kırca aradı. Daha önceden sözü vardı, ‘Her hafta seni arayacağım!’ diye… İşler yoğun… Ancak bir görev olunca, ya da güncel bir konu ile ilgili yazı yazmam istenirse durumu iletir. Dile kolay 21 yıl önce Türk basın tarihine ismini yazdıran Haber Ekspres’te ilk gündün bu güne olanlardan biriyim… Bir ömür gibi! Muammer önceki aramasında ‘İstanbul Çırağan Sarayı’nda Yaşar Holding’in ödül töreni var, onu Haber Ekspres adına takip eder misin?’ diye sormuştu… Yine aradığında bu kez, ‘Yine bir seyahat göründü!’ galiba dedim… Meğer üstünde bir selam varmış, onu iletmek için aradı… Bir isim söyledi; ‘Tanımıyorum!’ dedim… Israrla bir iki kez daha tekrarladı! Hafızamı yokladım, çıkaramadım.. Sonra konuyu söyledi: ‘Defterdarlıkla ilgili bir sorun yazısı yazmışsın, onun için aradı!’ Şimdi ‘Defterdarlık!’ yok… ‘Gelir İdaresi’ falan deniliyor. Vatandaşlar ise ‘Maliya’ deyip kestirip atıyor… İnanın ne yazdığımı anımsamadım… Kendilerinin yani Dafterdarlığın, vergi müfettişlerinin, memurlarının, çalışanların sorunlarını yazmışım… Önemli bir konuya el atmışım… Bunun için ısrarla teşekkürlerini iletmemi istemiş… Muammar Kırca da, ‘Tabii’ diyerek beni aramış… ‘Eski memur’ denilir ya, bizim meslekte eskiler ve hala ayakta kalanlar işte bu özelliklerinden dolayı yerlerinde kalıyorlar,,, Yoksa neler geldi, neler geçti? Dimdik ayakta duran kaç tane gazeteci meslektaşımız var. Ustalarımız; Ünal Tüminler, Kaya Çelikkanatlır, Orhan İlhanlar, İsmail Sivriler, Lütfü Aksungurlar, Önder Sümer’ler, Paşa Kazımlar (Yenisey), Güngör Mengiler, Akın Simavlar ve birçoğu ‘Gazeteci günlük yaşar!’ derlerdi. Yazın varsa, sen de varsın… Yoksa bir günde unutulursun… Şöyle bir düşünün, zihninizi zorlayın bakın ‘Çok iyi ya da çok meşhur veya popüler’ isimlerden hangisini bir çırpıda bulacak, adını anımsayacaksınız… Çünkü bizler hep günlük yaşarız… Hatta benim şöyle bir iddiam vardır: Herhangi bir kişiyi, haberciyi, gazeteciyi, bir hafta ulusal kanallardan birine çıkarın, hemen bir numara oluverir… İster bilgisi ve tecrübesi olsun, isterse olmasın… İster ağzı laf etsin, isterse etmesin… Hatta bir hafta aynı şeyleri söylesin, papağan gibi ezberci olsun… Fark etmez! *- YAZDIĞIMI OKUMAM Benim bir özelliğim var… Ya da zayıf noktam; Birincisi yazdıklarımı okumam, çalakalem giderim, aklıma geldiği gibi… Tabii ki başta sözcük hatası olmak üzere büyük hatalar yaparım. Bir bakarsınız Aydın Bilgi aramış, ‘Yaşar o konu öyle değil böyle!’ diye… Ya da Enver Kaya, Muhittin Akbel, Atilla Köprülüoğlu veya bir okuyucum… Meslektaşlarımın çoğunluğuna karşı bir başka eksikliğim de şu: ‘Yazımda kendisinden söz ettiğim hiç kimseyi aramam…’ Aynen Defterdarlıktan arayan o hanım gibi… İsmini vermiyorum, benim yüzümden bir sıkıntı yaşamasın diye… Birçok kişi de, bir süre sonra internette bir şekilde yazımı okuyunca, adını da görünce, memnuniyetini belirtmek için arıyor. Dedim ya, ben ‘Senden söz ettim!’ demem, en yakınlarıma bile… Çok gördüm ve yaşadım: ‘Bazıları gelir, sayfalara göz gezdirirdi… Sonra da, gazetede bir sanayicinin, iş insanının, girişimcinin, politikacının, belediye başkanının, yani bir şekilde güçlü kişinin haberini görünce telefonla arayarak, ‘Yarın gazeteyi al!’ derlerdi… Haberi kendileri yapmış, ya da sayfalara koymuş gibi… Bunların isimlerini söylesem şaşırırsınız… İnanan bunlar her devrin insanıdırlar, hiç işsiz kalmazlar… Yere düşseler bir avuç toprakla kalkarlar… Emin olun adlarını yazamazlar ama kendilerini öyle satarlar ki, üstlerine yoktur… Çalışınca, çalıştırınca anlarsınız, ama kendilerini acındırmayı da tekidimi de iyi bilirler. *- ALDATILDIĞIM OLUYOR Bazen kandırılırız, aldatılırız… Bizi yanlışa yönlendiren okuyucularımız, güvendiğimiz kişiler de oluyor. Bir bakıyorsunuz ‘mağdur’ arıyor ve işin gerçeğini anlatıyor… Özür dilemekle kalmıyor, gerçeği yazıyorum… Ama bir ata sözümüz var; ‘Çamur at izi kalsın!’ diye… Hele şu zamanda bazı asılsız ihbar ve duyumlara çok dikkat etmemiz gerekiyor. Ama birileri bilerek, belli bir beklenti ve menfaat karşılığında, bile bile lades yapıyorlar. Ne diyeyim? Allah bizi bunlara benzetmesin! Aslında kendi şahsımda önemli bazı konuları paylaşmış oldum… Bunları genelde hiç kimsenin ağzından duyamazsınız… ‘Alan memnun, satan memnun!’ derler ya öyle bir şey… Ama 14 Mayıs’tan sonra çok şeyin değişeceğine inanıyorum… Ama yalancılar, sahtekarlar, dolandırıcılar kendilerine mutlaka bir şekilde yol bulurlar, ya da yol yaparlar… Aman dikkat! *- CENNET KAYIĞI Gökhan Zan’ı çoğunluk deprem bölgesinden yetkililere çaresizlik içinde ağlayarak seslenmesinden anımsayacaktır. Ne diyor bu sportmen gencimiz: ‘Bu dönemi tarih kitapları bir gün şöyle yazacak; ‘Öylesine kötü insanlar vardı ki, iyi insanlar çok uzun süre çok acılar çekti!’ Bir de geçmişten Osmanlı’dan bir örnek vereyim: Sultan 3. Mehmet iktidara geldiği gün bebek- çocuk demeden 19 kardeşini boğduruyor. Tarihçi Kadı Bostanzade Yahya ise şöyle yazıyor: ‘Mübarek padişahımız öyle merhametliydi ki, 19 karındaşını Cennet kayığına bindirdi…’ Bu arada bir anımsatma yapayım. Osmanlı’da, Hanedan ailesinden olunca boğarak öldürüyorlarmış. Onların kanı toprağa akıtılmazmış. Kutsiyet ve katlim bir arada…. Zamanımızda da siyasete soyunan ‘domuz bağcılar’ var… İsmail Gökmen halkın isteklerini ‘acı reçete’ diyerek yazmış. Bakalım siz bu konuda ne diyeceksiniz? ‘Saraylar kapatılsın! Makam araçları satılsın! Ballı maaşlar yarı yarıya indirilsin! İhaleler askıya alınsın! Yolcu, araç ve hasta garantileri kaldırılsın! Dernek, vakıf, tarikatlara bağlanan yardımlar kesilsin! Çalana hesap sorulsun!’ İsmail Gökmen bunları yazdıktan sonra ilave etmiş, ‘Keyif çayı niyetine!’ diye.. Ben de ‘olmayacak duaya amin deme!’ diyorum şimdilik… Yaşar EYİCE 0532 781 95 18 E-Posta: yasar.eyice@gmail.com Twitter: @Yeyicee Facebook: yasar.eyice.311 Share on Facebook Share Share on TwitterTweet Share on Pinterest Share Share on LinkedIn Share Share on Digg Share