Buradasınız
Anasayfa > KÖŞE YAZARLARI > *- BEN ÜZÜLMEYEYİM DE KİM ÜZÜLSÜN… / YAŞAR EYİCE

*- BEN ÜZÜLMEYEYİM DE KİM ÜZÜLSÜN… / YAŞAR EYİCE

Sosyal Medyada Paylaş

1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’nın 97’nci yıl dönümü, özellikle denize sahili olan tüm yerleşim alanlarında kutlandı.

‘Kutlandığını’ yani törenleri medyaya verilen haberlerden öğreniyoruz.

Örneğin ‘Ankara’ için çalışan, yani bana göre Başkent’e umutla bir tayin bekleyen Urla’nın ‘Kayyum’ olan belediye başkan vekili Kaymakamının çalışmalarından anlıyorum.

Yıllardır Urla ile bağlantım var.

Yani 50 yıldır Urla’yı, Urlalıları ve o günden bu yana tüm çalışma ve gelişmeleri biliyorum.

Haber şöyle:

‘Urlalılar Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’nı gününde kutladı!’

İlçenin İskele Mahallesi Limanı’nda bulunan Atatürk Anıtı önünde düzenlenen törene, CHP Urla İlçe Başkanı Av. Pelin Karasakal, Urla Kent Konseyi Başkanı Hadi Başman, Urla Ziraat Odası Başkanı Muharrem Uslucan, Urla Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Ahmet Birol Aydınhan, Urla Motorlu Araçlar ve Şoförler Esnaf Odası Başkanı Günay Öz, Atatürkçü Düşünce Derneği Urla Şube Başkanı Enver Karanfil, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Urla Şube Başkanı Sibel Bavli, Eğitim-İş Urla Şube Başkanı Sevim Kaya, Urla Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi Başkanı Sibel Uyar ve vatandaşlar katıldı.

Katılım listesine baktım, Kaymakam ve Belediye Başkan Vekili’nin yani atanan kayyumun adı yok!

‘Acaba iki ayrı yerde iki ayrı kutlama mı yapıldı?’ diye düşündüm…

Zaman zaman böyle kutlamaları biliyoruz.

Hatta Sibel mi neydi bir kadın belediye başkanı vardı, Urla’da Kurtuluş törenlerini iki ayrı yerde düzenlemişti.

Birini ‘protokol’ adını verdiği kişilere yemekli ve eğlenceli olarak ağaçlı yol üzerindeki özel lüks bir alanda, diğerini de halka açık Belediye’nin önündeki meydanda…

‘Bu nasıl olur, halk neden ikiye bölünür?’ diye bir yazı yazmıştım.

Ve o zaman görevli belediye memurundan Urla Protokolünün 250’nin üzerinde kişiden olduğunu öğrenince, ‘Burası Ankara mı?’ diye sormuştum.

Başkana yakın ne kadar kişi varsa hepsi protokole alınmış!

Yazım üzerine yalnız İzmir değil Türkiye’de ‘Protokol’ üzerine tartışmalar yapılmıştı.

Hatta zamanın Bornova Belediye Başkanı Olgun Atilla törenler ve etkinliklerde ‘Halkın arasına’ oturarak, protokol kaidesini bozmuş, büyük takdir toplamıştı.

İzmir’in en uzun dönem Büyükşehir Belediye Başkanlığını yapan Aziz Kocaoğlu döneminde de bir iki kez ‘protokol krizi’ yaşanmıştı.

Sonuçta Hükümet bile bu konuda yeni bir düzenleme yapmıştı.

Şimdi yine Urla’ya geleyim:

*- HAKKIMIZIN KIYMETİNİ BİLMİYORUZ

Deniz şehitleri anısına saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan törende STK’lar Koordinasyon Başkanı Veli Çıtak günün anlam ve önemini belirten konuşmasında ‘Kabotaj, bir ülkenin kendi karasularında ve kendi limanları arasında gemi işletme ve her türlü liman hizmetlerini kendi kontrolünde bulundurma hakkıdır.

Açıklamadan da anlaşılacağı üzere bu tarihten önce limanlarımızı ve karasularımızı kullanma hakkı yabancılardaydı.

Cumhuriyetin kuruluşuyla her alanda başlatılan millileşme limanlar ve deniz taşımacılığında da gerçekleşti ve çıkarılan yasayla bu konudaki bütün haklara Türkiye cumhuriyeti devleti sahip oldu.

Ulusal Bayramlar arasında yer alan Kabotaj Bayramı her yıl 1 Temmuz’da ‘Denizcilik ve Kabotaj Bayramı’ adı altında çeşitli etkinlikler ile kutlanır. Türkiye’de 20 Nisan 1926’da TBMM tarafından kabul edilen Kabotaj Kanunu 1 Temmuz 1926 de yürürlüğe girmiştir” ifadelerini kullandı.

Urla Kent Konseyi Başkanı Emekli Dz. Yb. Hadi Başman Kabotaj ve Urla özelinde günün anlam ve önemini belirten konuşmayı yaptı.

Başman konuşmasında ‘Osmanlı Dönemi’nde limanlarımız Fransız ve İngilizlerin kontrolündeydi. Biz onlardan izin alarak bu limanları kullanabiliyorduk. Yani bizim sınırlarımız şu kıyıda başlıyordu. Diğer taraflar sanki bizim değil gibiydi. Dolayısıyla bu bizim açımızdan çok önemlidir.

Arkadaki Karantina Adası ve Tahaffuzhane bunun en büyük örneğidir. Fransızların yönetimi anlamına gelir.

Bu limanda sadece ve sadece 3 adet Türk yaşıyordu; biri Bekçi, biri Liman Görevlisi, bir tanesi de Gümrük Muhafaza Memuru idi.

Hatta bekçimizin burada anıtını diktik sonunda. Çünkü neredeyse hiç Türk yoktu.

Dolayısıyla bizim burada elde ettiğimiz başarı tanımlanamaz büyüklükte bir başarıdır.

3 mil karasuyu anlamında da çok büyük bir Lozan başarısıdır.

Lozan Antlaşması ile elde edilen kabotaj hakkımız ve denizlerdeki bağımsızlığımızın, özgürlüğümüzün ve milli egemenliğimizin temel teminatlarından biridir.

Türk denizciliğinin gurur günü olarak bilinen Denizcilik ve Kabotaj Bayramı ‘Mavi Vatan’ ifadesini daha anlamlı kılmaktadır.

Tüm ulusumuzun Denizcilik ve Kabotaj Bayramı kutlu olsun” ifadelerine yer verdi.

Tören deniz şehitleri anısına hazırlanan çelenk ve karanfillerin denize bırakılması ile sona erdi.

Açıklamaları geniş vermeye çalıştım, günün önemini belirtmek için…

Aslında ‘önceki’ yıllardaki ‘Gerçek Bayram’ şeklindeki gerek İzmir, gerekse İzmir sahil kesimindeki kutlamaları anlatacak ve ‘Nerede eski bayramlar, kutlamalar, coşkular’ diyecektim ama halimizi artık siz anlayın…

Ben üzülmeyeyim de kim üzülsün?

*- YALNIZ FOÇA DEĞİL

Foça’da eski arkadaşlarımdan Servet Vural’a söz verdim..

Şu an, ‘taarruza uğramış!’ ve halkın ‘bozguna’ uğradığı işgal hareketini yazmak için…

Servet Vural önceki yıllarda da konuyu gündeme getirmiş, fotoğraflarla dikkat çekmek istemişti.

Eğlenen, keyif çıkaranların geride bıraktıkları atıklar, artıklar…

Bazılarının keyfinin yerli halkın işkenceye döndüğünü…

Aynı durum hemen her yerde var…

25 yıllık karpuzcum ve dostum Mehmet Dönmez’e ‘Durum nasıl?’ diye sordum?

‘Sakın evden çıkma!’ dedi.

Denizde ‘binlerce karpuz gibi’ insan kafası…

Yollar araçlardan geçilmez durumda…

Trafik polisleri ise motorlu motorsuz, Belediye’nin önündeki meydanda, bir kişiyi bile indiremiyorsunuz?

‘Tırt!’ diye düdük…

‘Yürü!’

Nereye?

Park yerleri de dolu….

‘Bir iki dakika izin verin, yolcumu indireyim!’

‘Olmaz!’

‘Mobese!’ denilen kayıt cihazını gösteriyorlar, ‘Ceza yersiniz!’ diye bir noktada, bana göre ‘tehdit’de yapıyorlar…

Bizler, yani geliri belli olanlar için en büyük korkutucu tehdit algısı’ para hiç yoktan, hesap dışı para cezası yemektir.

Peki burada bu kadar memur kimin talimatı ile bekliyor da İskele, Kalabak, Atatürk Mahallesi, ya da Çeşmealtı ilk aklıma gelen bölgelerde görev yapacak memur yok gibi olabiliyor?

Umarım bundan böyle dikkate alınır…

*- BİR ‘İSTEMEZÜKÇÜ’ ÇIKMIŞTI..

Yıllar önceden bu yana sayısını unuttum…

‘2175 sokağı ağaçlı yola alternatif olarak hazırlayın’ derenin yanına yaralı ve ölümlü kazaları önlemek için beton korugan yapın, diye…

Derenin temizliğini şimdilik bir yana bırakıyorum…

Agaçlı yol girişi ile Urla girişi arasına, yeni hastane kavşağına ve de Jandarma kavşağı yani adliye tarafına geçişlerde, üç yol ve dört yol ağızlarına, bağlantı noktalarına mutlaka alt ust geçit yapın, iş işten geçmeden demiş, vatandaş olarak uyarılarda bulunmuştum.

Çok az bir bütçe ve etraf müsait olduğu için kısa süre içinde sorun çözülürdü.

Hatta şimdi bile geç kalınmış değiil…

Gelin görün ki, halka hizmet değil, gösteriş hep öne çıkıyor…

Yani koltuk hırsları ve göz boyamacılık ilk düşünce oluyor.

Bir kadın çıkmış, ‘İstemiyorum, sonra Urla’ya doluşacaklar!’ gibisinden benim tezime karşı çıkmıştı…

Gelecek görünüyordu…

Ama görmek istemiyorlar, bunu önlemeyi de alt üst geçit yapılmaması sayesinde olacağına inanıyor, inandırıyordu herkesi…

Zaten kimsenin umurunda değil ki!

Herkes hayatından memnun…

Özellikle mal mülk sahipleri ve de esnaf…

Yazılacak, söylenecek çok şey var…

Şunu söyleyeyim:

Her satır ayrı bir haber….

Bina yapmakla işler çözülmüyor…

Talimat vermekle de..

Çok laf değil, çok iş üreten lazım…

BELKİ SÜNGERCİ SAHİL KASABASINDAN ve ÇEŞME’NİN 50 YIL ÖNCESİNDEN BUGÜNE OLAN GELİŞİMLERİNİ ve YAŞADIKLARIMI DA YAKIN ZAMANDA ANLATIRIM…

‘NEREDEN NEREYE?’ SORUSUNUN CEVABINI ŞİMDİKİ YÖNETİCİLER DE, AKIN AKIN KOŞAN MİLYONLARCA İNSANIMIZ DA ÖĞRENİR…

YERLİ HALKLARI DA…

 

 

 

 

Yaşar EYİCE
0532 781 95 18
Twitter: @Yeyicee
Facebook:  yasar.eyice.311

Bir yanıt yazın

Top