Buradasınız
Anasayfa > Genel > *- AYBAŞINI VE CEBİNİ DÜŞÜNENLE DEĞİL! / YAŞAR EYİCE

*- AYBAŞINI VE CEBİNİ DÜŞÜNENLE DEĞİL! / YAŞAR EYİCE

Sosyal Medyada Paylaş

Doğru ve iyi arıyoruz!

Hasret kaldıklarımız bunlar…

Çünkü doğru, iyi ve güvenli neredeyse hiç kalmadı.

Kandırmaca, aldatmaca aldı başını gidiyor.

Bu her sektörde var!

‘Öğretmenler canımız’ değil mi?

Artık, ‘Hangisi?’ diyebiliriz.

Neredeyse her gün medyaya düşüyor, bir öğretmen müsveddesinin yavrularımıza yaptıklarını,,,

‘Eti senin, kemiği benim!’ dediğimiz öğretmenler nerede?

Toplum olarak haklarının ödenmez olduğunu hep bildik ve inandık.

Ya şimdi?

*- SANKİ BOKSÖR

Bazı eli sopalılar ve ‘Boksör meraklıları’ yine ortaya çıktı.

‘Gücü gücüne yeter!’ düşüncesiyle, sabırsızca, sanki çocuklarımızı eğitecekler!

‘Öğretmen kılığına’ girmiş bu ‘mahlûklar!’ nasıl ayıklanacak!

Bir ara, öğrenciler gibi ‘Sınıf atlama’ sistemi, yani ‘imtihan’ getirilmek istendi.

Kıyamet koptu!

Genelde haklılar…

Zaten bin bir imtihan ve engelden geçerek, bir yere gelmişler, tutunmuşlar…

Ama kendilerini yenileyen, insanları ve öğrencileri seven, onlara bir şeyler vermek için çırpınan kaçı var?

‘Böyle başa, böyle traş!’ diyorlar,,,

*- GAZETE OKUMAYI SEÇTİ

Bırakın ilköğretimi, orta öğretimde, hem de beden eğitimi dersinde görmüştüm.

Beden eğitimi öğretmeni, çocuklara verdi topu, ‘oynayın!’ dedi.

Kenarıya çekilde, telefonunu kurcalamaya başladı…

Kendi branşına bile değer vermiyor.

Hani bazen ‘Nerde o eski günler?’ diyeceğimiz geliyor, bunları gördükçe, duydukça, seyrettikçe…

Bizler, ‘eli öpülesi’ öğretmenlerimizi aramaya başladık!

Bunu bakanlık yetkilileri, müfettişler, sözde sendikacılar görmüyorlar mı?

En ulvi mesleklerden biri olan ‘öğretmenlik’ öldü, ölecek…

‘Hataları görüyor’ ama ilgilenmiyorlar.

Meslektaşlarının eksiklerini, yanlışlarını görüyor, görmezden geliyorlar.

Bunlara da ‘yuh!’ diyorum…

Olmaz olsunlar…

*- SEBEBİ BELLİ

Neden veliler hep ‘iyi’ denilen öğretmenleri arıyor?

Neden, araya torpiller sokup, yasaların boşluklarından yararlanarak, uzaktaki okula kayıt yaptırıyorlar. Bunun için de yüklüce bir harcama yapmak zorunda kalıyorlar.

Sakın hiç kimse bana, ‘kayıt için yüklüce para alınmıyor!’ falan demesin…

Piyasa ortada…

Duyduğuma göre, okul servis ücretleri tavanı da geçmiş,

Bazı ‘Ayaklarını yorganlarına göre uzatmak zorunda’ olan veliler ki bunlar çoğunlukta, toplu taşım araçlarına yönelmişler, Ya da başka yolları arayıp, uyguluyorlarmış.

Yazık olmuyor mu, bu çocuklara!

Otobüslerde uyuyanları da gördüm…

‘En iyi okul, eve en yakınıdır!’

*- ‘TEMİZ OLANLA, TEMİZLENECEKLER!

Doğru da bu doğrular için…

‘Eğriler kim olursa olsun’ mutlaka temizlenmeli, halkın dileğiyle ‘temiz’ olanlar, öğrencileri öncelikle düşünen ve geleceğe hazırlayan öğretmenler iş başı yaptırılmalıdır.

Özetle, artık Öğretmenler Gününü kutladığımızda, ‘Görevini, işini iyi yapanları’ kutlamalıyız, mesajlarımızda da…

Diğerlerine ‘bir şey yok!’

Nasıl ‘Elma ve armudu’ ayırıyorsak, nasıl ‘Çürük ile sağlamı’ ayırıyorsak…

Her işte ve meslekte olduğu gibi artık ‘Sevgili öğretmenlerimiz’ için de ‘İyi ve kötü olanları’ tespit ederek, ‘Herkes kendi yoluna!’ diyerek, göndermeliyiz, layık olduğu yere…

*- MECBUR KALDIM

Duyduğum ve gördüklerim beni ‘öğretmenler’ için bu yazıyı yazmaya adeta zorladı.

Başarılı iş adamlarına, yöneticilere, siyasetçilere bakın ‘Okulum ve öğretmenim’ diyorlar.

Aileleri bile ikinci sırada kalıyor…

Öyleyse ortada bir yanlışlık ve sorun var…

Bize ‘İyi ve doğruyu’ aratmayın.

Gözümüz ve gönlümüze, aklımıza ‘soru işaretleri’ getirmeyin…

Tüm öğretmenleri de ‘aynı potaya’ sokmayın…

Diğer melekleri ve sektörleri de arada ‘iyi’ ve ‘kötü’ tarafları ile yazmaya çalışıyor, bilimsel verilere ve görüp, yaşadıklarımı paylaşmaya çalışıyorum.

Her sorunun altından ancak birlikte kalkabiliriz.

Tabii ki liyakatlı yöneticilerimizle birlikte…

Aybaşını ve cebini düşünenlerle değil…

‘İyi öğretmen’, ‘iyi doktor’, ‘İyi esnaf ve sanatkar’ özetle;

İYİ VE DOĞRU, GÜVENİLİR İNSAN…

*- KOMŞUMUN OĞLU

Toygar Narbay, Urla’dan da komşum, önemli bürokratlarımızdan, emekli gazeteci Haluk Narbay’ın iş yaşamında büyük başarı sağlamış oğlu.

Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği Başkan Yardımcılığının yanı sıra

Buca Ege Organize Sanayi Bölgesi (BEGOS) Yönetim Kurulu Başkanı…

Narbay, Türk Hazır Giyim sektörünün yüksek bir büyüme potansiyeline sahip olduğunu söyledi.

Önümüzdeki 10 yılda Türk hazır giyim sektörünün çeşitli fırsatlarla karşılaşacağını anlatan Narbay, “Türkiye’nin hazır giyimde çok yüksek büyüme potansiyeli var. Ticaret savaşlarının kazananı Türkiye olabilir’ diyerek moral aşılamaya çalıştı.

Tabii ki zaman ilaçtır.

Ama zehirli, acı olmasın…

Ayağa kaldırsın.

Hazır Giyim Sektöründe kışa atılım ve önümüzdeki yılın trendleri hazırlanıyor.

Umarım tuttururuz…

Bunları okuyup düşünürken, Cemal Süreyya’nın ‘Sonbahar sanattır, diğerleri mevsim’ deyişini anımsadım.

Gerçekten, özellikle bizler için ‘Sonbahar renkleri’ nefistir.

Ama bu renkleri, kentlerimizde bizi betona gömenler yüzünden görmek imkânsız hale geldi.

Umarım ‘Sonbahar’ın sanatını’ Hazır Giyimciler de, ürettiklerinde gösterirler ve böylece zirveye doğru yol alırlar.

*- 1965 YILINDA BAŞLADI

Türkiye’de ilk denilebilecek ‘Hazır Giyim’ yine İzmir’de başladı.

1960’yı yılların başında Çankaya semtindeki bulvar üzerinde ‘BEÇ- Büyük Egeiş Çarşısı) büyük çok katlı bir özel binada faaliyete geçti.

Yıllarca büyük ilgi gördü, terzileri işi iyice öğrendiklerinden, başta Bornova olmak üzere çeşitli yerleşim yerlerinde, halkın rağbet ettiği bu sektörü büyüttüler.

Bunu ‘gelinlik’ üreticileri de, Avrupa’da ilk üçe girdiler.

Sanıyorum, BEÇ’in ardından, Beymen de, Vakko’da İzmir’e yerleşti…

İnsanların ‘sabrı’ kalmadı.

Terzilik devam ediyor.

Bazısı ünlü olduklarından ünlülerin kıyafetlerini dikiyor, bazısı da bitpazarı ya da köşe bucakta, hazır giyim sanayi ürünlerin düzeltilmesi ve üç beş kuruş kazanmayı bekliyor.

Aklımda kalan, ‘Terzi söküğünü dikemez!’ sözü.

Bizler de bizi yakından ilgilendiren, konulara değinmez, yaşamımızı böylece sürdürmeye, başkalarının egemen olmalarını sağlarız.

Bu sözüm tabii ki politikacılarla ilgili, güvenli girişimcilere değil.

*- NE YAPSALAR BOŞ

Bir köyün kaderinin, bir kişinin tüm sıkıntıları karşı, büyük bir mücadele vererek nasıl değiştirdiğini anlatmaya çalışayım.

Olay 1997 yılında, 13 yaşındaki bir kız çocuğuna ‘görücü’ gelmesiyle başladı.

Fatma’nın küçük olması, okuluna mutlaka devam etmesini, eğitiminin geri kalmaması gerektiğini düşünen, inşaat işçisi babası Celal İmre Bey, ‘Olmaz! Kızım okuyacak!’ dedi.

Köydeki baskılara rağmen inşaat işçisi Celal İmre, tüm kızlarını okula göndermeye kararlıydı.

Çocuklarının eğitimleri sırasında pek çok, maddi ve sosyal sorunla mücadele etti.

Yıllar içinde Emre’nin 4 kızı öğretmen, bir kızı hemşire, 3 oğlu doktor ve bir oğlu da inşaat mühendisi oldu,

*- ÖRNEK OLDU

Ailenin bu başarısı köydeki diğer aileler için örnek teşkil etti.

Birçok meslek sahibi genç yetişti.

Kız çocuklarının eğitim oranı büyük derecede arttı,

Bu olay, bir babanın inancı ve direnciyle, topluluğun geleceğini nasıl değiştirebileceğini gösteriyor.

Düşünün dokuz çocuk..

Birisi bile boş değil…

‘Baba’ işte böyle olur…

Birçok kentimizde böyle köy ve mahalleler var.

Örneğin ‘Susuz Yaz!’ filmiyle halâ hafızalarda olan İzmir’in Urla ilçesinin köyü (mahalle sayılıyor) Bademler…

Tamamı eğtimli…

Tiyatroları da var sinemaları da…

Başlı başına ele alınıp, Örnek Baba, inşaat işçisi Celal İmre gibi, yazılacak çok hikayesi bulunuyor Urla- Bademler’in…

El mi yaman, bey mi yaman!

*- AYBAŞINI VE CEBİNİ DÜŞÜNENLE DEĞİL! / YAŞAR EYİCE

*- AYBAŞINI VE CEBİNİ DÜŞÜNENLE DEĞİL! / YAŞAR EYİCE

 

 

 

Yaşar EYİCE

0532 781 95 18

 

E-Posta: yasar.eyice@gmail.com

Twitter: @Yeyicee

Facebook:  yasar.eyice.311

 

 

Bir yanıt yazın

Top