Buradasınız
Anasayfa > KÖŞE YAZARLARI > *- ANLAMI ÇOK FAZLA / YAŞAR EYİCE

*- ANLAMI ÇOK FAZLA / YAŞAR EYİCE

Sosyal Medyada Paylaş

Tekrar sandığa gitmeye 10 gün kaldı.

Göz açıp kapayıncaya kadar geçecek bir süre.

Seçim sonuçlarını nedense hiç kimse bilemedi.

Pardon bir kişi bildi, hatta yandaş bir yazara da sandıklar açılmadan açıkladı:

‘Yenilmez şövalye’ AKP Genel Başkanı ve 12. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yüzde 49’5 oy alacak!’

Halbuki sürekli, koro halinde ne diyorlardı?

‘Erdoğan yine kazanacak!’

Kazandı mı?

Muharrem İnce’nin ağzına göre, şöyle denilebilir;

‘Adam kaybetti!’

Halbuki o da ‘Çekildim’ dediğinde ne diyordu?

‘Adam kazandı!’

Bunu bir kenara yazalım!

Peki 3’ncü aday Sinan Ogan’ın seçim gününü anımsayalım:

Yüzde 5,5 ile başladı değil mi?

Peki finişte, yani sonuçta rakam nasıl idi?

Yine yüzde 5,5….

Bu istikrar nerede var?

Piyasada mı?

Saat başı etiketlerin bile değiştiğini herhalde unutmamışsınızdır.

Kağıt borsasını da, altın borsasını da, döviz için de, yani yaşamımızın her anı öyle değişken ki, ‘istikrar’ sözünü ağzımıza alamıyoruz, bazı politikacıların dışında.

Yani ‘böyle gelmiş böyle gitmez!’ dememiz için ne yapmamız lazım…

Bunu 28 Mayıs’taki oyumuzla belirleyebiliriz.

Bunu da bir kenara yazıp geçelim…

*- HER GÖREVLİYE İNANMAYIN

Gelelim sandık başlarına…

Sandık görevlileri ile konuştum…

Örneğin ‘Ayşe Hanım’ şöyle diyordu;

‘Ben tek başıma kaldım.

Karşımda beş kişi vardı!’

Bu ne demek?

Demek ki, bir parti gençlik kollarından ya da kadın veya diğer birimlerinden 5 kişiyi değişik partilerin sandık görevlisi ve müşahidi olarak göstermiş.

Bunu belirlemek aslında zor değil…

Doğru mu değil mi, hemen anlaşılır…

Sayıma bir değil, 6 o da değil 11 kez itiraz edilip, tekrar tekrar sayım yaptırılabilir mi?

Bu da herhalde çok konuşulacak bir nokta…

Şimdi aynı sistemi CHP kullanabilir mi?

AKP’nin, daha doğrusu ‘İlk kez kazanamayan’ Erdoğan’ın önde olduğu sayımlarda Kılıçdaroğlu’nun tarafları da aynı sistemi kullanıp, yanlarında yani ceplerinde getirdikleri matbu itiraz dilekçelerini ortaya sürerlerse ne olur?

Ekranları başında heyecanla bekleyen insanların durumunu anımsayın…

‘Dişe diş!’, ya da ‘kutuplaşma’ hiç ama hiç iyi değil..

Bunu kim arzulayabilir?

Sonuçta yarın ekmeği bile bulmakta güçlük çekeriz…

Bu yüzden ‘Bizler’ yine ‘Biz’ olmalıyız…

*- GÜÇ GÖSTERİLERİ…

Başka ve önemli bir noktaya daha geleyim;

Sandık görevlilerine sorun bakın…

Bazı ‘güçlü’ bilinen partilerden, partililerden ‘10’ar kişilik takımlar, sandıklar açılınca ‘gövde gösterisi’ yaptılar…

İtirazlarda ve sandık görevlilerin bazı yerlerde ellerindeki ıslak imzalı sonuçları İlçe Seçim Kurullarına zamanında götürmelerini engellemeye çalıştılar…

Yani şimdi aynı sistemi iki aday ‘Erdoğan’ ve ‘Kılıçdaroğlu’ tarafları uygulamaya kalkarlarsa sonuç ne olur?

Bu konuda partiler kadar güvenlik güçlerinin de sıkı ve ciddi önlem almaları gerekiyor.

Aman dikkat!

*- BİR GAZETE BİLE…

Yerel yöneticiler de partiler de üç aşağı beş yukarı halkın siyasi eğilimini bilirler.

Önceki yıllarda bu ‘okuduğu gazeteye’ göre belirlenmeye çalışılırdı.

Kim hangi gazeteyi evine sokuyor?

Kim okuduğu gazete veya dergiyi gizliyor?

Şimdi öyle değil…

Kime daha fazla ‘paket’ geliyor?

Hatta seçim sadıklarında bulunanlara en ünlü lokantalardan yemek getiriliyor?

Kime?

Ve sandıklarda belirli saate kadar oy kullanmayanlar kimler?

Bunların isimleri ve adresleri de üç aşağı beş yukarı komşuları tarafından olduğu gibi partilerin mahalle temsilcileri tarafından da biliniyor.

‘Bizden!’ diye düşündüklerini hemen bir şekilde en hızlı şekilde sandık başına getiriyorlar.

Biliyorsunuz, oy verme saati bittiğinde bile, oy kullanmak için kapıda bekleyenler varsa onların da oy kullanmaları yasalara göre şart.

Yani son dakika bir oy bile belki sonucu etkileyecektir…

Bunu bana göre en iyi uygulayan da ‘Cumhuriyet ittifakı’ oldu…

Şimdi ‘Millet ittifakı’ sandığa gelmeyen 8,5 milyon insanı sandığa götürmeye çalışıyor.

Bakalım bu kişilerin hepsi sizden yana mı?

Çoğunluk olabilir…

Ama…

İşte bunda da bir ‘amma!’ var…

Yani bu isimler şimdiden belirlenmeli, mahalle temsilcileri ile komşularından durumları öğrenilmeli…

Berberler, bakkallar, kuaförler, hatta kahveciler yani esnaf da üç aşağı bir yukarı bu konularda görüş sahibidirler.

Baltayı taşa vurmamak lazım…

*- REİS, ‘GİTMEYİN!’ DİYOR..

Reis ne dedi?

‘Oylarımızda düşüş var!’

Yani kabul ediyor…

Peki ne diyor?

Karadeniz’de üretim başladı…

Doğru her yerde…

‘Aman 28 Mayı’a kadar bekleyin!’ diyor, üretici takımına…

Paki aklına gelmedi mi, ‘Tatil mevsimi de sıcaklarla başladı!’

Yani yazlıklarına gidecek Egeli ailelere de davet yapabilir…

Ben bunu anımsatayım…

*- BİR OY BİLE!…

Benim anlamadığım nokta şu;

Her sandıkta mutlaka her partiden bir görevli var.

Bunlar da oylarını bu sandıklarda kullanıyorlar.

Öyleyse;

Birçok sandıkta, ‘Millet ittifakından’ yani örneğin CHP’den bir tek oy bile çıkmaz mı?

Bu nasıl oluyor?

CHP da ‘Parti temsilcisi’ diye sandık görevini ‘AKP’lileri mi gönderdi?

*- HANGİSİ?

Reis, dış güçler konusunda ne diyor?

Kılıçdaroğlu’nun Rusya’ya ‘Meydan okuduğunu’ söylüyor.

Peki bana, Rusya’yı gören bilen biri olarak, ‘Putin mi, Kılıçdaroğlu mu?’ diye sorsanız, hemen milliyetçi damarım kabarır ve doğrudan ‘Kılıçdaroğlu’ derim.

Herhalde, bir zamanlar ‘Komünistler Moskova’ya!’ diye slogan atanların şimdi Kremlin tarafından desteklenmesi de araştırılması gereken bir konu…

Rusya neden Türkiye’deki seçimlere taraf oluyor?

Bunu bir yana bırakalım, bugünkü Rus basınından söz edeyim:

Hemen hepsi ‘Acaba?’ demeye başladı.

Seçime kadar ‘Garanti’ diyorlardı…

Şimdi ‘Garanti’ kelimesini ‘Türkün devleti’ diyen Kılıçdaroğlu’na döndü…

*- HAYIRSEVERLİK ÖRNEĞİ

Erdoğan’ın hayırseverliğine geleyim!

Gece, yandaş kanalda, kendisini kayıtsız şartsız destekleyenlere anlattı.

Mersin’de mi, Antalya’da mı nerede (söyledi), bir çiftçi yanına gelmiş (Tüm güvenlik önlemlerine rağmen), ‘Traktörüm gitti, ne olacak?’ demiş.

12. Cumhurbaşkanı Erdoğan de, ‘Sen merak etme!’ demiş ve bir hafta içinde traktörünü göndermiş…

Sonra da, yaptıkları ve dağıttıkları evler ekranda gösterilirken, bunlardan birini de, CHP’li olduğunu belirttiği istek sahibi çiftçiye vermiş.

Ne güzel insancıl bir tavır değil mi?

Ama benim merak ettiğim, aklımdan geçen sorunun yanıtını öğrenemedim.

Örneğin bu traktör fabrikanın hediyesi mi, ya da partinin mi?

Ya da Erdoğan faturasını ödedi mi, yoksa bizim vergilerimiz böyle hayırlı bir işe mi yaradı?

Bir de ev için bu vatandaş da kuraya girdi mi?

Yoksa ‘Başkanlık kontenjanı’ vardı da oradan mı yararlandı…

Bir başka hak sahibinin hakkı yenilmiş olmuyor mu?

Unutmadan yazayım;

Sunucu ‘Nereden biliyorsun bu vatandaşın CHP’li olduğunu?’ sorusunu önündeki kağıda bakarak okudu, pardon sordu?

‘Bizim milletvekilimizden!’ dedi Erdoğan…

Zaten İstanbul seçimlerinde bir parti yöneticisi ne demişti?

‘Biz isim ve soy adlarından, hatta yüzlerinden anlarız!’

Her halde milletvekili binlerce kişinin arasından bir vatandaşın CHP’li olduğunu şıp diye anlamıştı.

Ama Erdoğan sorunun yanıtında benim bu aklımdan geçenleri de politikacı içgüdüsü anlamış olacak ki, ‘Evinin tapusunu alırken kulağıma CHP’li olduğunu söyledi!’ dedi…

Aslında görüşmeden elimde çok not var.

Ama özeti şudur:

‘İnanmak isteyen inanır ve sorgulamak önemli değildir…’

Bu her parti ve lider için geçerlidir…

Düşünürler ve uzmanlar da böyle diyor…

*- RAKAMLARA GÖRE

İtirazlar devam ediyor.

Bunları bir yana bırakalım.

Çünkü, alınan rakamlar sonucu değiştirmiyorsa hiçbir hükmü yoktur.

Yani unutalım…

Zaten ikinci turda yüzde elli artı bir değil, rakibinden bir oy fazla alan kazanır.

Kaybeden Erdoğan için de bu böyledir, ikinci tura kalan Kılıçdaroğlu için de…

İkinci turun aritmetiği ilk verilere göre şöyle:

Erdoğan-Kılıçdaroğlu oy farkı: 2.520.164

Oğan’ın oyu: 2.829.634

İnce’nin oyu: 238.690

Geçersiz oy: 1.036.565

Oy kullanmayan: 8.429.206

Hiç bir şey bitmiş değil henüz.

Lütfen 28 Mayıs’ta da oy kullanın.

Unutmayın ki, yalnız kazanmaya inanan kazanacak…

‘Başkanlık cepte’ diye düşünen için de bu söylediklerim geçerlidir.

*- BU İŞ BİTMEDİ

Bu seçimde anladık ki,

‘Emeklilerimiz 15 bin TL’yi fazla bulmuş!…

Depremzedelerimiz çadırda yaşamayı sevmiş!…

Vatandaşımız kuru soğana razıymış!…

Gençlerimiz geleceğini umursamıyormuş!…

Bu hayatı hak ediyorlarmış!..’

Diyenlere inanmayın…

Siz kendi kendinize yorum yapın,

‘Deveyi diken!’ diye başlayan ve hoş olmadık bir şekilde devam eden sözlere ve küfürlere da sakın pirim vermeyin…

Efendilik her zaman kazanır…

Küfür zaten bazı durumlarda ‘Müsekkin’ yani ‘ilaç’ yerine geçer…

Bu kadar…

*- TERCİH MESELESİ

Yazımı şöyle bitireyim:

George Orwell şöyle diyor:

‘Zeki bir insana en büyük işkence, cahillerin tercih ettiği düzende yaşamaktır.’

==============================================================

Yaşar EYİCE
0532 781 95 18
Twitter: @Yeyicee
Facebook:  yasar.eyice.311
 

Bir yanıt yazın

Top